Hûd Suresi

 In Cüz 11, Cüz 12, Cüzler

Hûd Suresi Mekke döneminde inmiştir. 123 âyettir. Hud Suresi, adını içinde söz konusu edilen Hud peygamberden almıştır. Hud Suresi’ nde başlıca tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve ceza konuları ele alınmakta ve bunlar bazı peygamberlerin kıssalarıyla desteklenmektedir.

Hûd Suresi Arapça Okunuşu (Türkçe Harflerle):

  1. Elif lam ra kitabün uhkimet ayatühu sümme füssılet mil ledün hakımin habır
  2. Ella ta’büdu illellah innenı leküm minhü nezıruv ve beşır
  3. Ve enistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yümettı’küm metaan hasenen ila ecelim müsemmev ve yü’ti külle zı fadlin fadleh ve in tevellev fe innı ehafü aleyküm azabe yevmin kebır
  4. İlellahi merciuküm ve hüve ala külli şey’in kadır
  5. E la ninehüm yesunu sudurahüm li yestahfu minh e la hıyne yestağşune siyabehüm ya’lemü ma yüsirrune ve ma yu’linun innehu alımüm bi zatis sudur
  6. Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya’lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabim mübın
  7. Ve hüvellezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamiv ve kane arşühu alel mai li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb’usune mim ba’dil mevti le yekulennellezıne keferu in haza illa sıhrum mübın
  8. Ve le in ehharna anhümül azabe ila ümmetim ma’dudetil le yekulünne ma yahbisüh e la yevme ye’tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun
  9. Ve lein ezaknel insane minna rahmeten sümme neza’naha minh innehu leyeusün kefur
  10. Ve lein ezaknahü na’mae ba’de darrae messethü le yekulenne zehebes seyyiatü annı innehu le ferihun fe hur
  11. İllellezıne saberu ve amilus salihat ülaike lehüm mağfiratüv ve ecrun kebır
  12. Fe lealleke tarikum ba’da ma yuha ileyke ve daikum bihı sadruke ey yekulu lev la ünzile aleyhi kenzün ev cae meahu melek innema ente nezır vallahü ala külli şey’iv vekıl
  13. Em yekulunefterah kul fe’tu bi aşri süverim mislihı müfterayativ ved’u menisteta’tüm min dunillahi in küntüm sadikıyn
  14. Fe illem yestecıbu leküm fa’lemu ennema ünzile bi ılmillahi ve el la ilahe illa hu fe hel entüm müslimun
  15. Men kane yürıdül hayated dünya ve zıneteha nüveffi ileyhim a’malehüm fıha ve hüm fıha la yübhasun
  16. Ülaikellezıne leyse lehüm fil ahırati illen nar ve habita ma saneu fıha ve batılüm ma kanu ya’m’lun
  17. E fe men kane ala beyyinetim mir rabbihı ve yetluhü şahidüm minhü ve min kablihı kitabü musa imamev ve rahmeh ülaike yü’minune bih ve mey yekfür bihı minel ahzabi fen naru mev’ıdüh fe la tekü fı miryetim minhü innehül hakku mir rabbike ve lakinne ekseran nasi la yü’minun
  18. Ve men azlemü mimmeniftera alellahi keziba ülaike yu’radune ala rabbihim ve yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim e la la’netüllahi alez zalimın
  19. Ellezıne yesuddune an sebılillahi ve yebğuneha ıveca ve hüm bil ahırati hüm kafirun
  20. Ülaike lem yekunu mu’cizıne fil erdı ve ma kane lehüm min dunillahi min evliya’ yüdaafü lehümül azabv ma kanu yestetıy’unes sem’a ve ma kanu yübsırun
  21. Ülaikellezıne hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kanu yefterun
  22. La cerame ennehüm fil ahırati hümül ahserun
  23. İnnellezıne amenu ve amilus salihati ve ahbetu ila rabbihim ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun
  24. Meselül ferıkayni kel a’ma vel esammi vel baıyri ves semiy’ hel yesteviyani mesela e fe la tezekkerun
  25. Ve le kad erselna nuhan ila kamihı innı leküm nezırum mübın
  26. El la ta’büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin elım
  27. Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma nerake illa beşeram mislena ve ma neraket tebeake ilellezıne hüm erazilüna bediyer ra’y ve ma nera leküm aleyna min fadlim bel nezunüküm kazibın
  28. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı rahmetem min ındihı fe ummiyet aleyküm e nülzimükümuha ve entüm leha karihun
  29. Ve ya kavmi la es’elüküm aleyhi mala in ecriye illa alellahi ve ma ene bi taridillezıne amenu innehüm mülaku rabbihim ve laninnı eraküm kavmen techelun
  30. Ve ya kavmi mey yensurunı minellahi in taredtühüm e fela tezekkerun
  31. Ve la ekulü leküm ındı hazinüllahi ve la a’lemül ğaybe ve la ekulü innı meleküv ve la ekulü lillezıne tezderı a’yünüküm ley yü’tiyehümüllahü hayra allahü a’lemü bima fı enfüsihim innı izel le minez zalimın
  32. Kalu ya nuhu kad cadeltena fe ekserte cidalena fe’tina bima teıdüna in künte mines sadikıyn
  33. BKale innema ye’tıküm bihillahü in şae ve ma entüm bi mu’cizınism
  34. Ve la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü ey yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun
  35. Em yekulunefterah kul inifteraytühu fe aleyye icramı ve ene birıüm mimma tücrimun
  36. Ve uhıye ila nuhın ennehu ley yü’mine min kavmike illa men kad amene fe la tebteis bima kanu yef’alun
  37. Vasneıl fülke bi a’yünina ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun
  38. Ve yasneul fülke ve küllema merra aleyhi meleüm min kavmihı sehıru minh kale in tesharu minna fe inna nesharu minküm kema tesharun
  39. Fe sevfe ta’lemune mey ye’tıhi azabüy yuhzıhi ve yehıllü aleyhi azabüm mükıym
  40. Hatta iza cae emruna ve farat tennuru kulnahmil fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü ve men amen ve ma amene meahu illa kalıl
  41. Ve kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbı le ğafurur rahıym
  42. Ve hiye tecrı bihim fı mevcin kel cibali ve nada nuhunibnehu ve kane fı ma’ziliy ya büneyyerkem meana ve la teküm meal kafirın
  43. Kale seavı ila cebeliy ya’sımünı minel ma’ kale la asımel yevme min emrillahi illa mer rahım ve hale beynehümel mevcü fe kane minel muğrakıyn
  44. Ve kıyle ya erdubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu’del lil kavmiz zalimın
  45. Ve nada nuhur rabbehu fe kale rabbi innebnı min ehlı ve inne va’dekel hakku ve ente ahkemül hakimın
  46. Kale ya nuhu innehu leyse min ehlik innehu amelün ğayru salihın fe la tes’elni ma leyse leke bihı ılm innı eızuke en ketune minel cahilın
  47. Kale rabbi innı euzü bike en es’eleke ma leyse lı bihı ılm ve illa tağfirlı ve terhamnı eküm minel hasirın
  48. Kıyle ya nuhuhbıt bi selamim minna ve berakatin aleyke ve ala ümemim mimmem meak ve ümemün senümettiuhüm sümme yemessühüm minna azabün elım
  49. Tilke min embail ğaybi nuhıyha ileyk ma künte ta’lemühü ente ve la kavmüke min kabli haza fasbirv innel akıbete lil müttekıyn
  50. Ve ila adin ehahüm huda kale ya kavmı’büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh in entüm illa müfterun
  51. Ya kavmi la es’elüküm aleyhi ecra in ecriye illa alellezı fetaranı e fe la ta’kılun
  52. Ve ya kavmistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yürsilis semae aleyküm midrarav ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve la tetevellev mücrimın
  53. Kalu ya hudü ma ci’tena bi beyyinetiv ve ma nahnü bi tarikı alihetina an kavlike ve ma nahnü leke bi mü’minın
  54. İn nekulü illa’terake ba’du alilhetina bi su’ kale innı üşhidüllahe veşhedu ennı berıüm mimma tüşrikun
  55. Min dunihı fekıdunı cemıan sümme la tünzırun
  56. İnnı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym
  57. Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihı ileyküm ve yestahlifü rabbı kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey’a inne rabbı ala külli şey’in hafıyz
  58. Ve lemma cae emruna necceyna hudev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ncceynahüm min azabin ğalıyz
  59. Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli cebbarin anıd
  60. Ve ütbiu fı hazihid dünya la’netev ve yevmel kıyameh e la inne aden keferu rabbehüm e la bu’del li adin kavmi hud
  61. Ve ila semude ehahüm saliha kale ya kavmı’büdüllahe maleküm min ilahin ğayruh hüve enşeeküm minel erdı vesta’meraküm fıha festağfiruhü sümme tubu ileyh inne rabbı karıbüm mücıb
  62. Kalu ya salihu kad künte fına mercüvven kable haza etenhana en na’büde ma ya’büdü abaüna ve innena le fı şekkim mimma ted’una ileyhi mürıb
  63. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı minhü rahmetem fe mey yensurunı minellahi in asaytühu fe ma tesıdunenı ğayra tahsır
  64. Ve ya kavmi hazihı nakatüllahi leküm ayeten fezeruha te’kül fı erdıllahi ve la temessuha bi suin fe ye’huzeküm azabün karıb
  65. Fe akaruha fe kale metetteu fı dariküm selasete eyyam zalike va’dün ğayru mekzub
  66. Felemma cae emruna necceyna salihav vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve min hızyi yevmiiz inne rabbeke hüvel kaviyyül azız
  67. Ve ehazellezıne zalemüs sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın
  68. Kel el lem yağnev fıha e la inne semude keferu rabbehüm e la bu’del li semud
  69. Ve le kad cet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu selama kale selamün fe ma lebise en cae bi ıclin hanız
  70. Felemma raa eydiyehüm la tesılu ileyhi nekirahüm ve evcese minhüm hıyfeh kalu la tehaf inna ürsilna ila kavmi lut
  71. Vemraetühu kaimetün fe dahıket fe beşşernaha bi ishaka ve miv verai ishaka ya’kub
  72. Kalet ya veyleta e elidü ve ene acuzüv ve haza ba’li şeyha inne haza le şey’ün acıb
  73. Kalu e ta’cebıne min emrillahi rahmetüllahi ve berakatühu aleykum ehlel beyv innehu hamıdüm mecıd
  74. Femma zehebe an ibrahımer rav’u ve caethül büşra yücadilüna fı kavmi lut
  75. İnne ibrahıme le halımün evvahüm münıb
  76. Ya ibrahımü a’rıd an haza innehu kad cae emru rabbik ve innehüm atıhüm azabün ğayru merdud
  77. Ve lemma caet rusülüna lutan sıe bihim ve daka bihim zer’av ve kale haza yevmün asıyb
  78. Ve caehu kavmühu yühraune ileyhi ve min kablü kanu ya’melunes seyyiat kale ya kavmi haülai benatı hünne atheru leküm fettekullahe ve la tuhzuni fı dayfı e leyse minküm racülür raşıd
  79. Kalu le kad alimte ma lena fı benatike min hakk ve inneke le ta’lemü ma nurıd
  80. Kale lev enne lı biküm kuvveten ev avı ila ruknin şedıd
  81. Kalu ya lutu inna rusülü rabbike ley yesılu ileyke fe esri bi ehlike bi kıd’ım minel leyli ve la yeltefit minküm ehadün illemraetek innehu müsıybüha ma esabehüm inne mev’ıdehümüs subh e leyses bi karıb
  82. Felemma cae emruna cealna aliyeha safileha ve emtarna aleyha hıcaratem min siccılim mendud
  83. Müsevvemeten ınde rabbik ve ma hiye minez zalimıne bi beıyd
  84. Ve ila medyene ehahüm şüayba kale ya kavmı’büdüllahe maleküm min ilahin ğayruhv ve la tenkusul mikyale vel mızane innı eraküm bi hayriv ve innı ehafü aleyküm azabe yevmim mühıyt
  85. Ve ya kavmi evfül mikyale vel mızane bil kıstı ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta’sev fil erdı müfsidın
  86. Bekıyyetüllahi hayrul leküm in küntüm mü’minın ve ma ene aleyküm bi hafıyz
  87. Kalu ya şüaybü e salatüke te’müruke en netruke ma ya’büdü abaüna ev en nef’ale fı emvalina ma neşa’ inneke le entel halımür raşıd
  88. Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve razekanı minhü rizkan hasena ve ma ürıdü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in ürıdü illel ıslaha mesteta’t ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb
  89. Ve ya kavmi la yecrimenneküm şikakıy ey yüsıybeküm mislü ma esabe kavme nuhın ev kavme hudin ev kavme salıh ve ma kavmü lutım minküm bi beıyd
  90. Vestağfiru rabbeküm sümme tubu ileyh inne rabbı rahıymüv vedud
  91. Kalu ya şüaybü ma nefkahü kesıram mimma tekulü ve inna le nerake fına daıyfa ve lev la rahtuke le racemnake ve ma ente aleyna bi aziz
  92. Kale ya kami erahtıy eazzü aleyküm minellha vettehaztümuhü veaeküm zıhriyya inne rabbı bi ma ta’melune mühıyt
  93. Ve ya kavmı’melu ala mekanetiküm innı amil sevfe ta’lemune mey ye’tıhi azabüy yuhzıhi ve men hüve kazib vertekıbu innı meaküm rakıyb
  94. Ve lemma cae emruna necceyna şüaybev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ehazetillezıne zalemus sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın
  95. Keel lem yağnev fıha ela bu’del li medyene kema beıdet semud
  96. Ve le kad erselna musa bi ayatina ve sültanim mübın
  97. İla fir’avne ve meleihı fettebeu emra fir’avn ve ma emru fir’avne bi raşıd
  98. Yakdümü kavmehu yevmel kıyameti fe evradehümün nar ve bi’sel virdül mevrud
  99. Ve ütbiu fı hazihı la’netev ve yevmel kıyameh bi’ser rifdül merfud
  100. Zalike min embail kur nekussuhu aleyke minha kaimüv ve hasıyd
  101. Ve ma zalemnahüm ve lakin zalemu enfüsehüm fe ma ağnet anhüm alihetühümülteı yed’une min dunillahi min şey’il lemma cae meru rabbik ve ma zaduhüm ğayra tetbıb
  102. Ve kezalike ahzü rabbike iza ehazel kura ve hiye zalimeh inne ahzehu elimün şedıd
  103. İnne fı zalike le ayetel li men hafe azabel ahırah zalike yevmim meşhud
  104. Ve ma nüehhıruhu illa li ecelim ma’dud
  105. Yevme ye’ti la tekellemü nefsün illa bi iznih fe minhüm şekıyyüv ve seıyd
  106. Fe emmellezıne şeku fe fin nari lehüm fıha zefıruv ve şehiyk
  107. Halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük inne rabbeke fe’alül lima yürıd
  108. Ve emmellezıne süıdu fe fil cenneti halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz
  109. Fe la tekü fı miryetim mimma ya’büdü haüla’ ma ya’büdune illa kema ya’büdü abaühüm min kabl ve inna le müveffuhüm nesıybehüm ğayra menkus
  110. Ve le kad ateyna musel kitabe fahtülife fıh ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudiye beynehüm ve innehüm le fı şekkim minhü mürıb
  111. Ve inne külül lemma leyüveffiyennehüm rabbüke a’malehüm innehu bima ya’melune habır
  112. Festekım kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta’melune besıyr
  113. Ve la terkenu ilellezıne zalemu fe temessekümün naru ve maleküm min dunillahi min evliyae sümme la tünsarun
  114. Ve ekımıs salate tarafeyin nehari ve zülefem minel leylv innel hasenati yüzhibnes seyyiat zalike zikra liz zakirın
  115. Vasbir fe innellahe la yüdıy’u ecral muhsinın
  116. Fe lev la kane minel kuruni min kabliküm ülu bekıyyetiy yenhevne anil fesadi fil erdı illa kalılem mimmen enceyna minhüm vettebeallezıne zalemu ma ütrifu fıhi ve kanu mücrimın
  117. Ve ma kane rubbüke li yühlikel kura bi zulmiv ve ehlüha muslihun
  118. Ve lev şae rabbüke le cealen nase ümmetev vahıdetev ve la yezalune muhtelifın
  119. İlla mer rahıme rabbük ve li zalike halekahüm ve temmet kelimetü rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ve nasi ecmeıyn
  120. Ve küllen nekussu aleyke mir embair rusüli ma nüsebbitü bihı füadek e caeke fı hazihil hakku ve emv’ızatü ve zikra lil mü’minın
  121. Ve kul lillezıne la yü’minuna’melu ala mekanetiküm inna amilun
  122. Ventezıru inna müntezırun
  123. Ve lillahi ğaybüs semavati vel erdı ve ileyhi yürceul emru küllühu fa’büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta’melun

Hûd Suresi Türkçe Anlamı (Meali):

  1. Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır,
  2. şöyle ki, Allah’tan başkasına kul olmayın! Ben size O’nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!
  3. Bir de Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra O’na tevbe edin ki, sizi muayyen bir zamana kadar güzel bir şekilde yaşatsın ve her fazilet sahibine, mükafatını versin. Eğer yüz çevirirseniz, haberiniz olsun ki ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım!
  4. Dönüşünüz ancak Allah’adır! O ise, herşeye gücü yetendir!
  5. Bak onlar O’ndan gizlenmek için göğüslerini büküyorlar! Evet, ama onlar örtülerine bürünürlürken, Allah onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını bilir çünkü O bütün sinelerin özünü bilir!
  6. Yerde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir debelenen yoktur; O, onların duracakları yeri de, emanet edildikleri yeri de bilir. Onların hepsi açık bir kitaptadır.
  7. O, hanginizin daha güzel davranacağı hususunda sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı; Arşı su üstünde idi. Böyle iken Allah bilir ya, sen onlara: ” Siz öldükten sonra diriltileceksiniz.” dersen, küfredenler kesinlikle: ” Bu apaçık aldatmadan başka birşey değildir!” derler.
  8. Eğer kendilerinden ilerideki sayılı bir süreye kadar azabı geciktirecek olsak, mutlaka: “Onu ne engelliyor?” derler. Azap onlara geleceği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alay ettikleri şey kendilerini sarmış olacaktır.
  9. Şayet insana tarafımızdan bir nimet tattırıp sonra da onu kendisinden çekip alırsak, şüphesiz ki, o bütün ümidini yitirir ve nankör biri oluverir.
  10. Şayet ona, dokunan bir sıkıntıdan sonra bir mutluluk tattırıverirsek: “Her halde benden bütün kötülükler gitti.” der ve mutlaka sevinir, övünür.
  11. Ancak her iki durumda da sabredip güzel güzel işler yapanlar başka; işte onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.
  12. Şimdi belki de sen, onların: “Ona bir hazine indirilse veya beraberinde bir melek gelse ya!” demeleri yüzünden için sıkılarak, sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise herşeye vekildir.
  13. Yoksa: “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Öyle ise, haydi onun gibi uydurma on sure getirin ve Allah’tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın, eğer doğru söylüyorsanız bunu yapın.
  14. Eğer bunun üzerine size cevap veremedilerse, artık bilin ki, o ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl artık teslim ediyor, İslam’ı kabul ediyorsunuz değil mi?
  15. Her kim dünya hayatını ve onun süsünü arzu ederse, Biz onlara dünyada yaptıklarının karşılığını tamamen öderiz ve bu konuda kendilerine densizlik yapılmaz.
  16. Fakat onlar, ahirette öyle olurlar ki, kendilerine ateşten başka birşey yoktur ve orada yaptıkları bütün iyilikler heba olmuştur, bütün yaptıkları boştur.
  17. Rabbinden açık bir delil üzerinde olan, O’nun tarafından bir şahidin izlediği, ayrıca kendisinden önce bir rehber ve rahmet olarak Musa’nın kitabı bulunan kimse onlara benzer mi? İşte bunlar, ona iman ederler. Gruplardan her kim ona küfrederse, artık onun varacağı yer ateştir, sakın bunda şüpheye düşme; çünkü bu Rabbinden bir gerçektir. Ne var ki, insanların çoğu imana gelmezler.
  18. Bir yalanı Allah’a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar, Rablerinin huzuruna çıkarılacaklar, şahitler de: “İşte bunlar, Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir!” diyeceklerdir. Haberiniz olsun, Allah’ın laneti zalimleredir.
  19. Onlar ki, Allah yolundan alıkoyarlar ve onu eğriltmek isterler. Ahireti inkar edenler de onlardır.
  20. Bunlar, yeryüzünde aciz bırakacak değillerdir, kendilerim Allah’tan kurtaracak bir kayırıcıları da yoktur. Onlara azap katlanacaktır. Onlar hem işitmeye tahammül edemiyorlardı hem de görmüyorlardı.
  21. İşte bunlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir ve uydurdukları uydurmaları da kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.
  22. Şüphe yok ki, onlar, ahirette en çok zarara uğrayanlardır.
  23. Fakat iman edip güzel işler yapanlar ve Rablerine edeple gönülden itaat edenler, işte bunlar, cennetliklerdir; orada sonsuza dek kalacaklardır.
  24. Bu iki grubun durumu, kör ve sağır ile gören ve işitenin durumu gibidir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Artık düşünmez misiniz?
  25. Andolsun ki, vaktiyle Nuh’u kavmine gönderdik. Nuh onlara: ” Ben size azabın sebeplerini ve kurtuluşun yolunu açıklayan bir uyarıcıyım.
  26. Allah’tan başkasına kulluk etmeyin! Gerçekten ben acı bir günün azabının başınıza gelmesinden korkuyorum!” dedi.
  27. Buna karşı kavminden küfreden ileri gelenler : “Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz, sana uyanları ise ilk bakışta en aşağılık olanlarımızdan ibaret görüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Hatta sizi yalancılar sanıyoruz.” dediler.
  28. Nuh: ” Ey kavmim, ne dersiniz? Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde isem ve O, bana katından bir rahmet vermiş de size onu görecek göz verilmemişse, onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?
  29. Ey kavmim, ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim mükafatım yalnızca Allah’a aittir ve ben, o iman edenleri kovacak değilim. Kesinlikle onlar Rablerine kavuşacaklar, ama ben sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum.
  30. Ey kavmim, ben onları kovarsam, beni Allah’tan kim kurtaracak? Artık bir düşünmez misiniz?
  31. Ben size, “Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.” demiyorum. Ne gaybı bilirim, ne de ” Ben bir meleğim.” diyorum. O sizin gözlerinizin horladığı kişiler hakkında: “Allah, onlara hiçbir hayır vermez.” de demem. Onların içlerindekini en iyi bilen Allah’tır. O takdirde zalimlerden olmuş olurum!” dedi.
  32. Onlar: ” Ey Nuh, gerçekten bizimle çok uğraştın ve bizimle yaptığın mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit edip durduğun azabı getir de görelim.” dediler.
  33. Nuh: ” Onu size ancak dilerse Allah getirir ve siz onu aciz bırakacak değilsiniz.
  34. Eğer Allah sizi helak etmeyi diliyorsa, ben size öğüt vermek istesem de öğüdümün size yararı olmaz. O, sizin Rabbinizdir ve sonunda O’na döndürüleceksiniz!” dedi.
  35. Yoksa: ” Onu uydurdu mu?” diyorlar? De ki: “Eğer uydurdumsa vebali boynumadır. Oysa ben, sizin yüklendiğiniz vebalden uzağım!”
  36. Bir de Nuh’a vahyolunmuştu ki: ” Haberin olsun, kavminden iman etmiş olanların dışında hiçbiri iman etmeyecektir; onun için her ne yaparlarsa gam yeme!
  37. Bizim gözetimimizde ve vahyimiz dairesinde gemi yap ve Bana o zulmedenler hakkında birşey söyleme; çünkü onlar, boğulacaklardır!”
  38. O, gemiyi yapıyordu ve kavminden herhangi bir güruh da yanından geçtikçe onunla eğleniyorlardı. Nuh: ” Eğer bizimle eğleniyorsanız, biz de sizin eğlendiğiniz gibi eğleneceğiz sizinle!
  39. İleride rüsvay edecek azabın kime geleceğini ve kalıcı ahiret azabının da kimin başına ineceğini bileceksiniz!” dedi.
  40. Nihayet emrimiz gelip de tennür (geminin kazanı) kaynayınca Nuh’a: ” Her birinden ikişer çift alıp aleyhinde hüküm geçmiş olanların dışında aileni ve iman edenleri gemiye yükle!” dedik. Zaten onunla birlikte pek azı dışında kimse iman etmemişti.
  41. Nuh: ” Binin içine, yürümesi de durması da Allah’ ın adıyladır. Şüphe yok ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” dedi.
  42. Gemi, içindekilerle birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu ve Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna: ” Ay oğlum, gel bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma!” diye seslendi.
  43. O: ” Ben, beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” dedi. Nuh: ” Bugün Allah’ın emrinden koruyacak yok; meğer ki O rahmet ede!” dedi, derken dalga aralarına giriverdi ve o da boğulanlardan oldu.”
  44. Bir de: “Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sende açıl!” denildi ; su çekildi, iş bitirildi, gemi Cudi üzerinde durdu ve bu zalim topluluğa: “Defolun!” denilmişti.
  45. Nuh Rabbine seslenip: “Ey Rabbim, ” elbette oğlum benim ailemdendir, Senin va’din de kesinlikle haktır ve Sen hakimlerin en iyi hükmedenisin!” dedi.
  46. Allah: “Ey Nuh, O, asla senin ailenden değildir. O, doğru olmayan bir iştir. O halde bilmediğin birşeyi benden isteme! Ben, seni cahillerden olmaktan men ederim.” buyurdu.
  47. Nuh: ” Ey Rabbim, senden bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana düşenlerden olurum!” dedi.
  48. Denildi ki: “Ey Nuh, sana ve beraberindeki kimselerden birçok ümmetlere tarafımızdan bir selam ve birçok bereketlerle in! Daha birçok ümmetleri de ileride faydalandıracağız. Sonra Bizden onlara acı bir azap dokunacaktır.
  49. İşte bunlar, sana vahyile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de kavmin. O halde sabret, iyi sonuç Allah’tan korkanlarındır.
  50. Ad’a kardeşleri Hud’ u gönderdik, onlara: ” Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Siz yalnızca iftira etmektesiniz.
  51. Ey kavmim, ben sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum; benim mükafatım, ancak beni yaratana aittir. Artık akıllanmayacak mısınız?
  52. Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin, sonra O’na tevbe ile başvurun ki, size bolca göğün feyzini, bereketini indirsin, gücünüze güç katarak artırsın; günahkarlar olarak yüz çevirmeyin” dedi.
  53. Dediler ki: “Ey Hud, sen bize mucize getirmedin, biz ise senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz ve biz sana inanmayız!”
  54. Biz yalnız “Herhalde Tanrılarımızın bazısı seni fena çarpmış.” deriz. Hud: “Ben Allah’ı şahit gösteriyorum, siz de şahit olun ki, ben ondan başka, ona ortak koştuklarınızdan hiçbirini tanımıyorum; artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra da bana bir an bile süre tanımayın!
  55. “O’ndan başka herşeyden uzağım, artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra hiç bekletmeyin
  56. Ben kesinlikle hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah’a dayanmışım. O’nun perçeminden tutmadığı hiçbir canlı yoktur. Şüphe yok ki, Rabbim doğru bir yol üzerindedir.
  57. Eğer siz yüz çevirirseniz, ben işte size gönderilmiş olduğum vazifemi size tebliğ ettim. Rabbim sizin yerinize başka bir topluluk da getirir ve siz O’na zerrece zarar veremezsiniz. Rabbim, kesinlikle herşeyi gözetip koruyandır.” dedi.
  58. Fermanımız geldiğinde Hud’u ve beraberinde iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, hem onları ağır bir azaptan kurtardık.
  59. İşte Ad kavmi, Rablerinin ayetlerini inkar ettiler, peygamberlerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrine uydular.
  60. Hem bu dünyada hem de kıyamet gününde bir lanet cezasına çarptırıldılar. Bak işte, Ad topluluğu Rablerine küfrettiler ve bak işte, defoldu gitti Hud’un kavmi Ad!
  61. Semud’a da kardeşleri Salih’i gönderdik. O: ” Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, O’ndan başka bir ilahınız da yoktur. Sizi, yerden O meydana getirdi, yeryüzünde yerleşme ve imar etme gücünü size O verdi; O’nun bağışlamasını isteyin, sonra O’na tevbe edin! Şüphe yok ki, Rabbim yakındır, duaları kabul edendir.” dedi.
  62. Onlar: ” Ey Salih, bundan önce sen, içimizde ümit beslenen bir kişiydin, şimdi bizi babalarımızın tapındığına tapmaktan vazgeçirmek mi istiyorsun? Biz kesinlikle senin bizi davet ettiğin şeyden çok kuşkulandıran bir şüphe içindeyiz.” dediler.
  63. Salih: ” Ey kavmim, ne dersiniz, eğer Rabbimden açık bir delil ile gelmişsem ve bana katından bir rahmet vermişse, O’na isyan ettiğim takdirde beni O’ndan kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten başka birşey yapmayacaksınız.
  64. Ey kavmim, işte şu Allah’ın dişi devesi size bir mucizedir; bırakın onu, Allah’ın toprağında yayılsın ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin. yoksa sizi yakın bir azap yakalar!” dedi.
  65. Derken onu tepeleyip öldürdüler. Bunun üzerine Salih onlara: Evinizde üç gün yaşayın; işte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir!” dedi.
  66. Emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberinde iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle azaptan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Çünkü Rabbindir çok güçlü, çok üstün olan.
  67. O zulmedenleri ise bir müthiş ses yakaladı da yurtlarında çöke kaldılar.
  68. Sanki orada bir şenlik kurmamışlardır Bak işte Semud topluluğu gerçekten Rablerine küfrettiler ve bak işte defoldu gitti Semud!
  69. Andolsun şanıma ki, İbrahim’e de elçilerimiz müjde ile geldi ve ” Selam!” dediler. O da: ” Selam!” dedi ve durmadan gidip kızartılmış bir buzağı getirdi.
  70. Ona ellerini uzatmadıklarını görünce kendilerini yadırgadı ve içinde onlara karşı bir korku duydu. Onlar: “Korkma, zira biz Lut kavmine gönderildik!” dediler.
  71. İbrahim’in zevcesi de ayakta dinliyordu ve bunu düyunca güldü. Bunun üzerine ona İshak’ı müjdeledik, İshak’ın arkasından da Yakub’u
  72. “Vay” dedi zevcesi, “Ben bir kocakarı, kocam da bir ihtiyar iken doğurabilir miyim? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey !
  73. Elçiler: “Sen Allah’ın işine mi şaşıyorsun ? Allah’ın rahmeti ve bereketi var üzerinizde ey ev halkı, şüphe yok ki, O, övülmeye layık ve lütfü çok olandır.” dediler
  74. İbrahim’in korkusu gidip kendisine müjde gelince, Lut kavmi hakkında bizimle mücadeleye girişti.
  75. Çünkü İbrahim, gerçekten çok yumuşak huylu, yanık kalpli ve sığınandı.
  76. Elçiler:”Ey İbrahim, vazgeç bundan, çünkü Rabbinin buyruğu geldi ve kesinlikle onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir.
  77. Elçilerimiz Lut’a geldiğinde onların yüzünden fenalaştı, eli ayağı dolaştı ve “Bu, çok çetin bir gündür!” dedi.
  78. Kavmi ona zıpır zıpır koşup gelmişlerdi, bundan önce de kötü kötü işler yapıyorlardı. Lut: “Ey kavmim, işte kızlarım, onlar sizin için daha temiz; Allah’tan korkun da beni konuklarım arasında rüsvay etmeyin, içi- nizde aklı başında bir adam yok mu?!” dedi.
  79. Kavmi : ” Herhalde bilirsiniz ki, bizim senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur ve sen bizim ne istediğimizi pekala bilirsin!” dediler.
  80. Lut: “Keşke benim size karşı bir kuvvetim olsaydı veya çok sarp bir kaleye sığınabilseydim!” dedi.
  81. Elçiler: ” Ey Lut, emin ol, biz Rabbinin elçileriyiz; onlar sana ihtimali yok el uzatamazlar, sen hemen ailenle gecenin bir bölümünde yola çık. İçinizden hiçbir kimse geri kalmasın, ancak karın hariç; çünkü onlara gelen felaket ona da gelecektir. Haberin olsun, onlara va’dedilen zaman sabahtır, sabah yakın değil mi?” dediler.
  82. Emrimiz geldiğinde, o memleketin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş istif taşlar yağdırdık.
  83. Rabbin katında damgalanmıştı ve bunlar zalimlerden uzak değildir!
  84. Medyen’e de kardeşleri Şu’ayb’ı gönderdik. Şu’ayb onlara: ” Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçeği ve tartıyı da eksik tutmayın; ben sizi bir refah içinde görüyorum ve ben, sizi kuşatacak bir gönün azabından korkuyorum.
  85. Ey kavmim, ölçeği ve teraziyi tam dengi dengine tutun. İnsanların eşyasına densizlik etmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk ederek fenalık yapmayın!
  86. Allah’ın helalinden bıraktığı kar, sizin için daha hayırlıdır, eğer iman etmişler iseniz. Fakat ben sizin üzerinizde bir gözcü değilim.
  87. Onlar: “Ey Şu’ayb, atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımız hususunda dilediğimizi yapmamamızı sana namazın mı emrediyor? Herhalde sen çok uslu ve akıllısın !” dediler.
  88. Şu’ayb: “Ey kavmim, ne dersiniz, eğer ben Rabbimin katından açık bir delil ile gelmişsem ve O, bana kendi katından güzel bir rızık vermişse ne yapmalıyım? Size muhalefet etmemle sizi men ettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, yalnızca gücümün yettiği kadar düzeltmeyi istiyorum, başarım da Allah’ın yardımı iledir. Ben yalnız O’na dayandım ve ancak O’na yüz tutarım.
  89. Ey kavmim , bana karşı çıkmanız, sakın sizi Nuh kavminin veya Hud kavminin ya da Salih kavminin başlarına gelenler gibi bir felakete sürüklemesin! Lut kavmi de sizden uzak değildir!
  90. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra pişmanlık duyup O’na yönelin. Şüphe yok ki, Rabbim çok esirgeyici ve sevgi doludur.” dedi.
  91. “Ey Şu’ayb, biz senin söylediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve aramızda seni gerçekten güçsüz buluyoruz. Eğer senin yakınlarından beş on kişi olmasaydı, kesinlikle seni taşlayarak öldürürdük. Senin bizim için hiçbir önemin yok!” dediler
  92. Şu’ayb: “Ey kavmim, benim yakınlarım sizin için Allah’tan daha mı önemli ki, onu arkanıza atıp unuttunuz? Bilin ki, Rabbim bütün yaptıklarınızı kuşatmıştır.
  93. Ey kavmim, bütün gücünüzle yapacağınızı yapın, ben görevimi yapıyorum. İleride kendisini rüsvay edecek azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu anlayacaksınız! Bekleyin, ben de sizinle birlikte bekliyorum!” dedi.
  94. Emrimiz geldjğinde Şu’ayb’ı ve beraberinde iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O zulmedenleri ise dehşet verici bir ses yakaladı ve yurtlarında çöküp kaldılar.
  95. Sanki orada şenlik kurmamışlardı. Bak işte Semud defolup gittiği gibi Medyen de defolup gitti.
  96. Ululuğuma andolsun ki, Musa’yı da ayetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.
  97. Firavun’a ve onun ileri gelenlerine; onlar, Firavun’un emrine uydular. Oysa Firavun’un emri akıllıca değildir.
  98. Kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları suya götürür gibi ateşe götürecektir. O varılan yer de ne fena maslaktır!
  99. Hem burada hem de kıyamet gününde arkalarından bir lanetle takip edildiler. Bu yapılan destek ne fena destektir!
  100. İşte bu, medeniyetlerin sana anlattığımız önemli haberlerindendir. Onlardan kalan da var, biçilip yerle bir edilen de var.
  101. Biz, onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler; Allah’tan başka taptıkları tanrıları, Rabbinin emri geldiği zaman kendilerine hiçbir yarar sağlamadı ve hasarları artırmaktan başka hiçbir işe yaramadı.
  102. İşte Rabbin, zulmetmekte olan medeniyetleri çarptığı zaman böyle çarpar; çünkü O’nun cezası çok acı, çok çetindir!
  103. Gerçekten bunda, ahiret azabından korkanlar için kesin bir ibret vardır. O, tüm insanların kendisi için toplanacağı bir gündür; mutlaka görülecek bir gündür.
  104. Biz, onu ancak belirli bir süre için geciktiriyoruz.
  105. Onun geleceği günde hiçbir kimse, Allah’ın izni olmadan konuşamayacaktır. Artık onlardan kimi mutsuz, kimi mutludur.
  106. Mutsuzlar, ateşdedirler; çok feci bir soluyuşları ve hıçkırıkları vardır orada.
  107. Onlar orada gökler ve yer durdukça sürekli kalacaklardır. Ancak Rabbin dilediği süre başka; çünkü Rabbin, dilediğini yapandır.
  108. Ama mutlu olanlar cennetdedirler, Rabbinin dilediği süreden başka, gökler ve yer durdukça onlar orada ebedi kalacaklardır; kesintisiz bir lütuf olmak üzere.
  109. O halde sakın şunların ibadet edişlerinden şüpheye düşme! Onlar, yalnızca önceden atalarının taptıkları gibi tapıyorlar. Biz de mutlaka nasiplerini kendilerine tamamiyle vereceğiz.
  110. Andolsun ki, Musa’ ya kitabı verdik de onda anlaşmazlığa düşüldü. Rabbinden önceden verilmiş bir söz olmasaydı, kesinlikle aralarında hüküm verilmiş, bitmiş olurdu. Onlar ise bundan kuşkulu bir şüphe içindedirler.
  111. Gerçekten her biri öyle kimselerdi ki, Rabbin onlara yaptıklarının karşılığını mutlaka ödeyecektir. Çünkü O, bütün yaptıklarından haberdardır.
  112. Onun için emrolunduğun gibi doğruluk et; sen ve beraberinde tevbe edenler de böyle olsun ve aşın gitmeyin! Çünkü O, bütün yaptıklarınızı görür.
  113. Ve zulmedenlere meyil etmeyin; yoksa size ateş dokunur. Allah’tan başka kayıranlarınız da yoktur;sonra kurtulamazsınız.
  114. Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl! Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, algılaması olanlara bir öğüttür.
  115. Ve sabret, çünkü Allah iyi davrananların mükafatını ziyan etmez.
  116. Şimdi sizden önceki devirlerden yeryüzünde bozgunculuğu yasaklayan faziletli kimseler bulunmalıydı. Ancak onlardan, yalnızca kurtardığımız pek az kimselerden başka yok. Zulmedenler ise kendisi ile şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve hep suçlu oldular.
  117. Rabbin ahalisi iyi gidişatlı olan o memleketleri haksızlık yapacak helak edecek değildi ya!
  118. Rabbin dileseydi, kesinlikle bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Oysa ihtilaf edip duracaklardır.
  119. Ancak Rabbinin rahmeti ile bağışladığı kimseler başka. Zaten onları bunun için yaranı ve Rabbinin: “Andolsun ki, cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım!” sözü tamamen yerine geldi.
  120. Peygamberlerin haberlerinden kalbini kuvvetlendireceğimiz her türlüsünü sana anlatıyoruz. Bu sürede de sana gerçek, mü’minlere bir öğüt ve uyarı geldi.
  121. İman etmeyenlere de ki: “Siz yerinizde sayarak, yapacağınızı yapın! Mutlaka biz de çalışıyoruz.
  122. Bekleyin! Her halde biz de bekliyoruz.”
  123. Bununla beraber göklerin ve yerin sırrım Allah bilir. Bütün işler O’na döndürülür; yalnız O’na ibadet et ve O’na dayan! Rabbin yaptığınızdan ve yapacağınızdan habersiz değildir.

A’dan Ze’ye sureler

Bu sayfa Kuran-ı Kerim hakkında bilgi bulunduran paylaşım sitesidir. Bu surelerin ayetlerininin Türkçe meallerini okuyarak, anlamlarını daha çabuk öğrenebilirsiniz. Ayrıca sure ve ayetleri ile ilgili çeşitli bilgilere de bu sayfadan erişebilirsiniz.

Leave a Comment

Contact Us

We're not around right now. But you can send us an email and we'll get back to you, asap.

Not readable? Change text.

Start typing and press Enter to search