Kehf Suresi

 In Cüz 15, Cüz 16, Cüzler

Kehf Suresi Mekke döneminde inmiştir. 28. âyetin Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. 110 âyettir. Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen “kehf ” kelimesinden almıştır. Kehf, mağara demektir. Sûrede temel konu olarak, inançları sebebiyle öldürülmekten kurtulmak için bir mağaraya sığınan gençlerin mucizevî hâlleri, ayrıca Hz. Mûsâ ile Zülkarneyn konu edilmektedir.

Kehf Suresi Arapça Okunuşu (Türkçe Harflerle):

  1. El hamdü lillahillezı enzele ala abdihil kitabe ve lem yec’al lehu ıveca
  2. Kayyimel li yünzira be’sen şedıdem mil ledünhü ve yübeşşiral mü’minınellezıne ya’melunes salihati enne lehüm ecran hasena
  3. Makisıne fıhi ebeda
  4. Ve yünzirallezıne kalüttehazellahü veleda
  5. Ma lehüm bihı min ılmiv ve la li abaihim kebürat kelimeten tahrucü min efvahihim iy yekulune illa keziba
  6. Fe lealleke bahıun nefseke ala asarihim il lem yü’minu bi hazel hadısi esefa
  7. İnna cealna ma alel erdı zınetel leh ali neblüvehüm eyyühüm ahsenü amela
  8. Ve inna le caılune ma aleyha saıydem cüruza
  9. Em hasibte enne ashabel kehfi ver rakıymi kanu min ayatina aceba
  10. İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina mil ledünke rahmetev ve heyyi’ lena min emrina raşeda
  11. Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda
  12. Sümme beasnahüm li na’leme eyyül hızbeyni ahsa lima lebisu emeda
  13. Nahnü nekussu aleyke nebeehüm bil hakk innehüm fityetün amenu bi rabbihim ve zidnahüm hüda
  14. Ve rabatna ala kulubihim iz kamu fe kalu rabbüna rabbüs semavati vel erdı len ned’uve min dunihı ilahel le kad kulna izen şetata
  15. Haülai kavmünettehazu min dunihı aliheh lev la ye’tune aleyhim bi sültanim beyyin fe men azlemü mimmeniftera alellahi keziba
  16. Ve izı’tezeltümuhüm ve ma ya’büdune illallahe fe’vu ilel kehfi yenşur leküm rabbüküm mir rahmetihı ve yüheyyi’ leküm min emriküm mirfeka
  17. Ve teraş şemse iza taleat tezaveru an kehfihim zatel yemıni ve iza ğarabet takriduhüm zateş şimali ve hüm fı fecvetim minh zalike min ayatillah mey yehdillahü fe hüvel mühted ve mey yudlil fe len tecide lehu veliyyem mürşida
  18. Ve tahsebühüm eykazav ve hüm rukudüv ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd levit tala’te aleyhim le velleyte minhüm firarav ve le müli”e minhüm ru”a
  19. Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu beynehüm kale kailüm minhüm kem lebistüm kalu lebisna yevmen ev ba’da yevm kalu rabbüküm a’lemü bi ma lebistüm feb’asu ehadeküm bi verikılüm hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye’tiküm bi rizkım minhü vel yetelattaf ve la yüş’ıranne biküm ehada
  20. İnnehüm iy yazheru aleyküm yercümuküm ev yüıyduküm fı milletihim ve len tüflihu izen ebeda
  21. Ve kezalike a’serna aleyhim li ya’lemu enne va’dellahi hakkuv ve ennes saate la raybe fıha iz yetenazeune beynehüm emrahüm fe kalübnu aleyhim bünyana rabbühüm a’lemü bihim kalellezıne ğalebu ala emrihim le nettehızenne aleyhim mescida
  22. Se yekulune selasetür rabiuhüm kelbühüm ve yekulune hamsetün sadisühüm kelbühüm racmem bil ğayb ve yekulune seb’atüv ve saminühüm kelbühüm kur rabbı a’lemü bi ıddetihim ma ya’lemühüm illa kalılün fe la tümari fıhim illa miraen zahirav ve la testefti fıhim minhüm ehada
  23. Ve la tekulenne li şey’in innı faılün zalike ğada
  24. İlla ey yeşaellahü vezkür rabbeke iza nesıte ve kul asa ey yehdiyeni rabbı li akrabe min haza raşeda
  25. Ve lebisu fı kehfihim selase mietin sinıne vazdadu tis’a
  26. Kulillahü a’lemü bima lebisu lehu ğaybüs semavati vel ard ebsır bihı ve esmı’ ma lehüm min dunihı miv veliyyiv ve la yüşrikü fı hukmihı ehada
  27. Vetlü ma uhıye ileyke min kitabi rabbik la mübeddile li kelimatihı ve len tecide min dunihı mültehada
  28. Vasbir nefseke meallezıne yed’une rabbehüm bil ğadati vel aşiyyi yürıdune vechehu ve la ta’dü aynake anhüm türıdü zınetel hayatid dünya ve la tütı’ men ağfelna kalbehu an zikrina vettebea hevahü ve kane emruhu füruta
  29. Ve kulil hakku mir rabbiküm fe men şae fel yü’miv ve men şae fel yekfür inna a’tedna liz zalimıne naran ehata bihim süradikuha ve iy yesteğıysu yüğasu bi mani kel mühli yeşvil vücuh bi’seş şerab ve saet mürtefeka
  30. İnnellezıne amenu ve amilus salihati inna la nüdıy’u ecra men ahsene amela
  31. Ülaike lehüm cennatü adnin tecrı min tahtihimül enharu yühallevne fıha min esavira min zehebiiv ve yelbesune siyaben hudram min sündüsiv ve istebrakım müttekiıne fıha alel eraik nı’mes sevab ve hasünet mürtefeka
  32. Vadrib lehüm meseler racüleyni min a’nabiv ve hafefnahüma bi nahliv ve cealna beynehüma zer’a
  33. Kiltel cenneteyni atet üküleha ve lem tazlim minhü şey’ev ve feccerna hılalehüma nehara
  34. Ve kane lehu semer fe kale li sahıbihı ve hüve yühaviruhu ene ekseru minke malev ve eazzü nefera
  35. Ve dehale cennetehu ve hüve zalimül li nefsih kale ma ezunnü en tebıde hazihı ebeda
  36. Ve ma ezunnüs saate kaimetev ve leir rudidtü ila rabbı le ecidenne hayram minha münkaleba
  37. Kale lehu sahıbühu ve hüve yühavirruhu e keferte billezı halekake min türabin sümme min nutfetin sümme sevvake racüla
  38. Lakinne hüvellahü rabbı ve la üşrikü bi rabbı ehada
  39. Ve lev la iz dehalte cenneteke kulte ma şaellahü la kuvvete illa billah in terani ene ekalle minke malev ve veleda
  40. Fe asa rabbı ey yü’tiyeni hayram min cennetike ve yursile aleyha husbanem mines semai fe tusbiha saıyden zeleka
  41. Ev yusbiha maüha ğavran fe len testetıy’a lehu taleba
  42. Ve ühıyta bi semerihı fe asbeha yükallibü keffeyhi ala ma enfeka fıha ve hiye haviyetün ala uruşiha ve yekulü ya leytenı lem üşrik bi rabbı ehada
  43. Ve lem tekül lehu fietüy yensurunehu min dunillahi ve ma kane müntesıra
  44. Hünalikel velayetü lillahil hakk hüve hayrun sevabev ve hayrun ıkba
  45. Vadrib lehüm meselel hayatid dünya ke main enzelnahü mines semai fahteleta bihı nebatül erdı fe asbeha heşımen tezruhür riyah ve kanellahü ala külli şey’im muktedira
  46. Elmalü vel benune zınetül hayatid dünya vel bakıyatüs salihatü hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrun emela
  47. Ve yevme nüseyyirul cibale ve teral erda barizetev ve hasernahüm fe lem nüğadir minhüm ehada
  48. Ve uridu ala rabbike saffa le kad ci’tümuna kema halaknaküm evvele merratim bel zeamtüm ellen nec’ale leküm mev’ıda
  49. Ve vüdıal kitabü fe teral mücrimıne müşfikıyne mimma fıhi ve yekulune ya veyletena mali hazel kitabi la yüğadiru sağıyratev ve la kebıraten illa ahsaha ve vecedu ma amilu hadıra ve la yazlimü rabbüke ehada
  50. Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs kane minel cinni fe feseka an emri rabbih e fe tettehızunehu ve züriyyetehu evliyae min dunı ve hüm leküm adüvv bi’se liz zalimıne bedela
  51. Ma eşhedtühüm halkas semavati vel erdı ve la halka enfüsihim ve ma küntü müttehızel müdıllıne aduda
  52. Ve yevme yekulü nadu şürakaiyellezıne zeamtüm fe deavhüm fe lem yestecıbu lehüm ve cealna beynehüm mevbika
  53. Verael mücrimunen nara fe zannu ennehüm müvakıuha ve lem yecidu anha masrifa
  54. Ve le kad sarrafna fı hazel kur’ani lin nasi min külli mesel ve kanel insanü eksera şey’in cedela
  55. Ve ma menean nase ey yü’minu iz caehümül hüda ve yestağfiru rabbehüm illa en te’tiyehüm sünnetül evvelıne ev ye’tiyehümül azabü kubüla
  56. Ve ma nürsilül mürselıne illa mübeşşirıne ve münzirın ve yücadilüllezıne keferu bil batıli li yüdhıdu bihil hakka vettehazu ayatı ve ma ünziru hüzüva
  57. Ve men azlemü mimmen zükkira bi ayati rabbihı fe a’rada anha ve nesiye ma kaddemet yedah inna cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve in ted’uhüm ilel hüda fe ley yehtedu izen ebeda
  58. Ve rabbükel ğafuru zür rahmeh lev yüahızühüm bi ma kesebu le accele lehümül azab bel lehüm mev’ıdül ley yecidu min dunihı mev’ila
  59. Ve tilkel kura ehleknahüm lemma zalemu ve cealna li mehlikihim mev’ıda
  60. Ve iz kale musa li fetahü la ebrahu hatta eblüğa mecmeal bahrayni ev emdıye hukuba
  61. Felemma beleğa mecmea beynihima nesiya hutehüma fettehaze zebılehu fil bahri seraba
  62. Felemma caveza kaleli fetahü atina ğadaena le kad lekıyna min seferina haza nesaba
  63. Kale eraeyte iz eveyna iles sahrati fe innı nesıtül hute ve ma ensanıhü illeş şeytanü en ezkürah vettehaze sebılehu fil bahri aceba
  64. Kale zalike ma künna nebğı fertedda ala asarihima kasasa
  65. Fe veceda abdem min ıbadina ateynahü rahmetem min ındina ve allemnahü mil ledünna ılma
  66. Kale lehu musa hel ettebiuke ala en tüallimeni mimma ullimte ruşda
  67. Kale inneke len testetıy’a meıye sabra
  68. Ve keyfe tasbiru ala ma lem tühıt bihı hubra
  69. Kale setecidünı in şaellahü sabirav ve la a’sıy leke emra
  70. Kale fe initteba’tenı fe la tes’elnı an şey’in hatta uhdise leke minhü zikra
  71. Fentaleka hatta iza rakiba fis sefıneti harakaha kale eharakteha li tüğrika ehleha le kad ci’te şey’en imra
  72. Kale e lem e kul inneke len testetıy’a meıye sabra
  73. Kale la tüahıznı bima nesıtü ve la türhıknı min emrı usra
  74. Fentaleka hatta iza lekıya ğulamen fe katellehu kale e katelte nefsen zekiyyetem bi ğayri nefs le kad ci’te şey’en nükra
  75. Kale elem e kul leke inneke len testetıy’a meıye sabra
  76. Kale in seeltüke an şey’im ba’deha fe la tüsahıbnı kad belağte mil ledünnı uzra
  77. Fentaleka hatta iza eteya ehle karyetinistet’ama ehleha fe ebev ey yüdayyifuhüma fe veceda fıha cidaray yürıdü ey yenkadda fe ekameh kale lev şi’te lettehazte aleyhi ecra
  78. Kale haza firaku beynı ve beynik se ünebbiüke bi te’vıli ma lem testetı’ aleyhi sabra
  79. Emmes sefınetü fe kanet li mesakıne ya’melune fil bahri fe eradtü en eıybeha ve kane veraehüm meliküy ye’huzü külle sefınetin ğasba
  80. Ve emmel ğulamü fekane ebevahü mü’mineyni fe haşına ey yürhikahüma tuğyanev ve küfra
  81. Fe eradna ey yübdilehüma rabbühüma hayram minhü zekatev ve akrabe ruhma
  82. Ve emmel cidaru fe kane li ğulameyni yetımeyni fil medineti ve kane tahtehu kenzül lehüma ve kane ebuhüma saliha fe erade rabbüke ey yeblüğa eşüddehüma ve yestahrica kenzehüma rahmetem mir rabbik ve ma fealtühu an emrı zalike te’vılü ma lem testı’ aleyhi sabra
  83. Ve yes’eluneke an zil karneyn kul seetlu aleyküm minhü zikra
  84. İnna mekkenna lehu fil erdı ve ateynahü min külli şey’in sebeba
  85. Fe etbea sebeba
  86. Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubü fı aynin hamietiv ve vecede ındeha kavma kulna yazel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim husna
  87. Kale emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra
  88. Ve emma men amene ve amile salihan fe lehu cezaenil husna ve senekulü lehu min emrina yüsra
  89. Sümme etbea sebeba
  90. Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmil lem nec’al lehüm min duniha sitra
  91. Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra
  92. Sümme etbea sebeba
  93. Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmel la yekadune yefkahune kavla
  94. Kalu ya zel karneyni inne ye’cuce ve me’cuce müfsidune fil erdı fe hel nec’alü leke harcen ala en tec’ale beynena ve beynehüm sedda
  95. Kale ma mekkennı fıhi rabbı hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec’al beyneküm ve beynehüm redma
  96. Atuni züberal hadıd hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıdra
  97. Femestau ey yazheruhü ve mestetau lehu nakba
  98. Kale haza rahmetüm mir rabbı fe iza cae va’dü rabbı cealehu dekka’ ve kane va’dü rabbı hakka
  99. Ve terakna ba’dahüm yevmeiziy yemucü fı ba’dıv ve nüfiha fis suri fe cema’nahüm cem’a
  100. Ve aradna cehenneme yevmeizil lil kafirıne arda
  101. Ellezıne kanet a’yünühüm fı ğıtain an zikrı ve kanu la yestetıy’une sem’a
  102. E fe hasibellezıne keferu ey yettehızu ıbadı min dunı evliya’ inna a’tedna cehenneme lil kafirınenüzüla
  103. Kul hel nünebbiüküm bil ahserıne a’mala
  104. Ellezıne dalle sa’yühüm fil hayatid dünya ve hüm yahsebune ennehüm yuhsinune sun’a
  105. Ülaikellezıne keferu bi ayati rabbihim ve likaihı fe habitat a’malühüm fe la nükıymü lehüm yevmel kıyameti vezna
  106. Zalike cezaühüm cehennemü bima keferu vettehazu ayatı ve rusülı hüzüve
  107. İnnellezıne amenu ve amilus salihati kanet lehüm cennatül firdevsi nüzüla
  108. Halidıne fıha la yebğune anha hıvela
  109. Kul lev kanel bahru midadel li kelimati rabbi le nefidel bahru kable en tenfede kelimatü rabbi ve lev ci’na bi mislihı mededa
  110. Kul innema ene beşerum mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe men kane yercu likae rabbihı felya’mel amelen salihav ve la yüşrik bi ıbadeti rabbihı ehada

Kehf Suresi Türkçe Anlamı (Meali):

  1. Hamd o Allah’a mahsustur ki, kuluna Kitab indirdi, içinde hiçbir yamukluk yapmadan,
  2. dosdoğru; tarafından şiddetli bir azap ile korkutmak ve yararlı yararlı işler yapan müminlere şunu müjdelemek için:
  3. Kendilerine gerçekten güzel bir mükafat var; ebedi olarak orada kalacaklar.
  4. Bir de: ” Allah çocuk edindi.” diyenleri uyarmak için.
  5. Bu hususta ne kendilerinin bir bilgisi vardır, ne de babalarının; o, ağızlarından çıkan ne büyük bir sözdür; sadece yalan söylüyorlar!
  6. Şimdi bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa belki arkalarından üzülerek kendini tüketeceksin!
  7. Biz yeryüzünde olan şeyleri ona bir süs yaptık ki insanları imtihan edelim: Hangisi daha güzel bir amel yapacak?
  8. Bununla beraber şu da bir gerçek ki Biz, onun üzerinde olan herşeyi kupkuru bir toprak yapmaktayız.
  9. Yoksa sen Ashab-ı Kehf ve Rakim’ın, ayetlerimizden şaşılacak bir olay olduklarını mı sandın?
  10. O vakit o genç yiğitler mağaraya çekildiler ve şöyle dediler: ” Ey Rabbimiz, bizlere tarafından bir rahmet ihsan et ve bizim için işimizden bir muvaffakiyet hazırla!”
  11. Bunun üzerine yıllarca mağarada kulakları üzerine vurduk (uyuttuk).
  12. Sonra da onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri gayeyi daha iyi hesap etmiş olduğunu bilelim.
  13. Biz sana onların kıssalarını doğru olarak naklediyoruz: Hakikaten bunlar, Rablerine iman eden birkaç genç yiğitti; Biz de hidayetlerini artırdık.
  14. Ve kalplerini pekiştirdik. O vakit ayağa kalkıp dediler ki: “Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir; kesinlikle O’ndan başka hiçbir tanrıya tapmayız; yoksa gerçekten saçma sapan konuşmuş oluruz.
  15. Şunlar, bizim kavmimiz, tuttular O’ndan başka tanrılar edindiler; onların tanrı olduğuna açık bir delil getirselerdi ya! Allah’a bir yalanı uydurandan daha zalim kim olabilir?”
  16. (İçlerinden biri demişte ki) : Madem ki, onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşmayı tercih ettiniz, o halde mağaraya çekilin ki, sizin için Rabbiniz rahmetini yaysın ve size işinizden bir kolaylık hazırlasın.”
  17. Güneşi görüyorsun ya, doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa meyleder, battığı vakit de onları sol tarafa makaslar. Onlar mağaranın geniş bir yerindedir. İşte bu Allah’ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet öderse, işte o hidayete ermiştir; kimi de saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek bir yardımcı bulamazsın.
  18. Bir de onları uyanık sanırdın, halbu ki, uykudadırlar ve Biz onları sağa sola çevirirdik; köpekleri de giriş kısmında iki kolunu uzatmıştı. Onları görseydin mutlaka onlardan kaçar ve elbette için dehşet ile dolardı.
  19. Yine böylece onları uyandırdık ki, birbirlerine sorsunlar. İçlerinden biri : “Ne kadar durdunuz!” dedi. “Bir gün yahut daha az.” dediler. Bir kısmı da: “Ne kadar durduğunuzu Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi siz şu gümüş paranızla birinizi şehre gönderin de, baksın kimin yemeği daha temizse ondan size yiyecek alıp getirsin; hem de çok kurnaz davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.
  20. Çünkü sizi ellerine geçirirlerse muhakkak öldürürler, yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman asla kurtuluşa eremezsiniz.”
  21. Böylece kendilerini haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve kıyamet gününün şüphesiz bulunduğunu bilsinler. O sırada kavimleri kendi aralarında bunların olayını tartışıyorlardı. Bunun üzerine dediler ki: “Üstlerine bir bina yapın; Rableri onları daha iyi bilir!” Düşmanlarına karşı galip gelenler: “Biz muhakkak bunların üzerine bir mescit yaparız.” dediler.
  22. (Kimileri): “Üçtür. Dördüncüleri köpekleridir.” diyecekler; (kimileri de): “Beştir, altıncıları köpekleridir.” diyecekler. Her ikisi de gaybi taşlama=bilinmeyen şey hakkında tahmin yürütmektir. (Bir kısmı da): “Yedidir, sekizincileri köpekleridir.” diyecekler. De ki: “Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir; onları insanlardan ancak pek azı bilir.” Artık bunlar hakkında bildirilenin dışında bir tartışmaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye birşey sorma!
  23. Hiçbir şey hakkında da: “Ben bunu yarın muhakkak yaparım deme,
  24. Allah’ın dilemesine bağlamaksızın. Unuttuğun zamanda Allah’ı an ve şöyle de: “Umarım ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir zamanda dosdoğru bir başarıya eriştire!”
  25. Onlar mağaralarında üçyüz sene durdular, dokuz da ilave ettiler.
  26. De ki: “Ne kadar kaldıklarım Allah daha iyi bilir!” Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir.O Öyle güzel görür, öyle güzel işitir ki, onlara O’ndan başka yardımcı yoktur; O hiçbir kimseyi hükmünde ortak kabul etmez!”
  27. Rabbinden sana vahyolunanı oku! O’nun sözlerini değiştirecek yoktur. O’ndan başka bir sığınakcak da bulamazsın!
  28. Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsince sabret! Sen dünya hayatinin süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, Bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma!
  29. Ve de ki: “O hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin! Çünkü Biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, serdakları = duvarları kendilerini kuşatmıştır. Eğer yardım isterlerse, yüzleri çeviren erimiş cesed gibi bir su ile yardım edilirler. O ne fena içki ve o ne kötü kurultay!
  30. İman edip iyi iyi amel işleyenlerin, şüphesiz ki, Biz öyle güzel işler yapanların mükafatını zayi etmeyiz.
  31. İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar akar; orada altın bileziklerle süslenecekler; ince ve kalın ipeklerden yeşil elbiseler giyecekler; tahtlar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel mükafat, ne güzel kurultay!
  32. Ve onlara iki adamı temsil getir: Birisine her türlü üzümden iki bağ vermişiz, her ikisini hurmalarla donatmışız; ikisinin arasına da bir ekinlik yapmışız.
  33. İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş hiçbir şey noksan bırakılmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız.
  34. Başka geliri de vardı; bu yüzden bu adam arkadaşıyla konuşurken: “Ben senden malca daha zengin, taraftarca daha güçlüyüm.” dedi.
  35. Ve bağına girdi; kendine yazık ediyordu ve: “Bunun yok olacağını asla sanmam;
  36. kıyametin kopacağını da zannetmem. Bununla beraber şayet Rabbime döndürülürsem, mutlaka bundan daha hayırlı bir sonuç bulurum.” dedi.
  37. Arkadaşı da ona karşılık vererek dedi ki: “Sen, seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da insan şekline koyan Rabbini inkar mı ediyorsun?
  38. Ancak o Allah benim Rabbim ve ben Rabbime kimseyi ortak koşmam.
  39. Bağına girdiğin zaman : “Maşallah, Allah’ın yardımından başka hiçbir kuvvet yoktur! deseydin olmaz mıydı? Eğer malca ve evlatça beni kendinden az görüyorsan,
  40. ne biliyorsun belki Rabbim bana senin bağından daha hayırlısını verir; seninkinin de üstüne gökten bir afet indiriverir de yalçın bir toprak haline gelir.
  41. Yahut suyu çekiliverir de bir daha onu aramakla bulamazsın.”
  42. Derken bütün serveti istilaya uğradı. Bunun üzerine bağına yaptığı masraflara karşı ellerini oğuşturmaya başladı. Bağ, çardakları üzerine çökmüş kalmıştı; “Ah! Keşke Rabbime hiçbir ortak koşmamış olsaydım!” diyordu.
  43. Allah’tan başka kendisine yardım edecek bir topluluk da bulunmadı; kendi kendini de kurtaramadı.
  44. İşte burada hakimiyet gerçekten Allah’ındır. O sevapça da daha hayırlıdır, sonuçça da daha hayırlıdır.
  45. Onlara dünya hayatinin misalini şöyle ver (Dünya hayatı) gökten indirdiğimiz bir suya benzer ki. onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışmış, nihayet rüzgarların savurup götürdüğü bir çöp kırıntısı olmuştur.
  46. Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür; ebedi kalacak iyi işler ise, Rabbinin katında sevapça da hayırlıdır, ümitçe de hayırlıdır.
  47. Düşün o günü ki, dağları yürüteceğiz; yeryüzünü çırıl çıplak göreceksin. Onları mahşer meydanına toplamışızdır, hiçbir kimseyi geride bırakmamışızdır.
  48. Hepsi saf saf Rabbine arzedilecekler; (O da şöyle) buyurur : “İşte andolsun ki, ilk önce yarattığımız gibi bize geldiniz; fakat siz va’d ettiğimiz zamanı gerçekleştiremeyeceğimizi sanmıştınız, değil mi?”
  49. Defter de (ortaya) konulmuştur; artık suçluların korku yüzünden heyecan içinde titrediklerini görürsün. Ve şöyle derler: “Vay halimize! Bu nasıl defter ki, ne küçük koymuş, ne büyük, hepsini saymış dökmüş!” Ve bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır; Rabbin kimseye zulmetmez
  50. Yine o vakti hatırla ki, meleklere: “Adem için secde edin!” demiştik, hemen secde ettiler, ancak İblis cinlerden idi Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düşman iken! Zalimler için ne kötü bir değişme!
  51. Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına ne de kendilerinin yaratılışına şahit tutmadım; ve hiçbir zaman yoldan saptıranları yardımcı edinmiş değilim.
  52. Ve o gün diyecek ki: “Ünleyin=çağırın bakalım, bana ortak olduklarını sandığınız şeyleri!” Derken onları çağırırlar, yalvarırlar, fakat kendilerine cevap verilmez. Ve biz aralarına bir uçurum koymuşuzdur.
  53. Suçlular ateşi görmüş artık ona düşeceklerini anlamışlardır da ondan kaçacak bir yer bulamamışlardır.
  54. Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran’da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise herşeyden çok mücadelecidir.
  55. Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber geldiğinde insanları iman etmekten ve günahlarının bağışlanmasını istemekten alıkoyan şey, sadece kendilerine, öncekilere gelen dünya azabının gelmesi veya ahiret azabının gözleri önüne serilmesini beklemek olmuştur.
  56. Halbuki, Biz gönderdiğimiz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı olmak üzere göndeririz. Küfredenler ise, hakkı batılla kaydırmak için mücadele ediyorlar; ayetlerimizi ve kendilerine yapılan tehdidi alaya aldılar.
  57. O kimseden daha zalim kim olabilir ki, kendisine Rabbinin ayetleri anlatılmıştır da o, onlardan yüz çevirmiş ve ellerinin önceden yaptığı şeyleri unutmuştur. Çünkü Biz onların kalpleri üzerine onu iyi anlamalarına engel birtakım kabuklar ve kulaklarına bir ağırlık koymuşuzdur; sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla yola gelmezler.
  58. Hem o bağışlaması çok, merhamet sahibi Rabbin onları kazandıkları günahlar yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, elbette hemen azap ederdi. Fakat onlar için va’dolunmuş bir zaman vardır ki, o gelince hiçbir kurtuluş çaresi bulamazlar.
  59. İşte o memleketler ki, Biz onları zulmettiklerinde helak etmiş ve helakları için de bir zaman belirlemiştik.
  60. Bir vakit Musa genç hizmetçisine demişti ki: ” İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, yahut senelerce gideceğim.”
  61. Bunun üzerine ikisi de iki denizin birleştiği yere vardıklarında balıklarını unuttular. O zaman balık denizde bir deliğe doğru yolunu tutmuştu.
  62. Bu şekilde geçtikleri zaman genç hizmetçisine: “Getir kuşluk yemeğimizi; gerçekten biz bu yolculuğumuzda yorulduk.” dedi.
  63. Genç: “Gördün mü dedi kayaya sığındığımız vakit doğrusu ben balığı unuttum; onu hatırlamamı muhakkak şeytan unutturdu. O şaşılacak bir şekilde denizdeki yolunu tutmuştur.”
  64. Musa da dedi ki: “İşte aradığımız oydu!” Bunun üzerine izlerini takip ederek gerisin geri döndüler;
  65. derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
  66. Musa ona: “Sana öğretilen ilimden bana da öğretmen şartıyla sana tabi olabilir miyim” dedi.
  67. O: “Doğrusu sen benimle beraber olmaya sabredemezsin.
  68. Havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin!” dedi.
  69. Musa: “İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem.” dedi.
  70. O: “0 halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki ben sana ondan söz açıncaya kadar.”
  71. Bunun üzerine ikisi beraber gittiler; nihayet gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi yaraladı. Musa:”A, içindekileri boğmak için mi yaraladın onu? Doğrusu kötü bir şey yaptın!” dedi.
  72. O: “Demedim mi ki sen benimle beraber olmaya sabredemezsin?” dedi.
  73. Musa: “Unuttuğum şeyle beni suçlama ve bu işimden dolayı bana güçlük çıkarma!” dedi.
  74. Yine gittiler nihayet bir oğlana rastgeldiler; tuttu onu öldürüverdi. Musa: “Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu çok kötü birşey yaptın!” dedi.
  75. “Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?” dedi.
  76. Musa: “Eğer bundan sonra sana birşey sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme! Doğrusu tarafımdan beyan edilecek son özre erdin.
  77. Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek istediler. Ancak onlar, kendilerini mİsafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa: “İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın” dedi.
  78. O: “İşte bu, seninle benim ayrılmamız olacak! Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereyim.
  79. Önce gemi, denizde çalışan birtakım zavallılarındı. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim; çünkü ötelerinde bütün sağlam gemileri gaspedip alan bir hükümdar vardı.
  80. Oğlana gelince, anne-babası mümin kimselerdi. Onun bunları azgınlık ve küfür ile sarmasından korktuk.
  81. İstedik ki, Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve merhamet bakımından daha yakınını versin.
  82. Gelelim duvara; o,şehirde iki yetim oğlanındı, altında onlar için saklanmış bir define vardı ve babaları iyi bir zat idi. Onun için Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Bütün bunlar, Rabbinden bir rahmet olmak üzeredir ve ben hiçbirini kendi görüşümle yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması!” dedi.
  83. Bir de sana Zulkarneyn’den soruyorlar. Dedi: “Size ondan bir hatıra okuyacağım.”
  84. Biz onun için yeryüzünde bir iktidar hazırladık ve ona ulaşmak istediği şeyden bir sebep verdik.
  85. Derken o bir sebebi izledi.
  86. Güneşin battığı yere vardığında onu, balçıklı bir kaynakta batıyor buldu. Ayrıca onun yanında bir kavim gördü. Dedik ki: “Ey Zulkarneyn, ya onları cezalandırırsın veya haklarında bir güzel muamelede bulunursun.”
  87. O şöyle dedi: “Her kim haksızlık ederse, onu muhakkak cezalandırırız, sonra Rabbine iade edilir ve O da onu görülmedik bir azaba çeker.
  88. Ancak her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da mükafat olarak en güzel akibet vardır ve ona emrimizin kolayını söyleriz.
  89. Sonra yine bir sebebi takip etti.
  90. Nihayet güneşin doğduğu yere vardığında, güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğmakta olduğunu gördü.
  91. İşte böyle. Halbuki Biz, onun yanında nelerin bulunduğunu tamamen biliyorduk.
  92. Sonra da başka bir sebebi takip etti.
  93. Nihayet iki set arasına vardığı zaman, önlerinde neredeyse hiç söz anlamayan bir kavim buldu
  94. Onlar: “Ey Zulkarneyn, haberin olsun, Ye’cuc ve Me’cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar; bu yüzden onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana bir vergi ödesek olur mu dediler.
  95. Dedi ki: “Rabbimin beni içinde bulundurduğu iktidar daha hayırlıdır; haydi siz bana bedenen yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım.
  96. Bana demir kütleleri getirin. İki ucu denkleştirdiği vakit: “Körükleyin!” dedi. Demiri bir ateş haline getirince: “Getirin bana üzerine erimiş bakır dökeyim!” dedi.
  97. Artık ne onu aşabildiler, ne de delebildiler.
  98. Zulkaneyn : ” Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin va’dettiği an gelince, onu dümdüz edecektir. Rabbimin va’di de haktır.
  99. Ve o gün Biz onları, birbirlerinin içinde dalgalanır bir durumda bırakıvermişizdir Sura da üfürülmüştür, artık hepsini toplamış da toplamışızdır.
  100. Ve o gün cehennemi kafirlere öyle bir gösteriş göstermişizdir ki…
  101. Onlar ki, gözleri, Beni hatırlatan ayetlerin karşısında bir örtü içindeydi, işitmeye de tahammül edemiyorlardı.
  102. Yoksa o kafirler, Beni bırakıp da kullarımı kendilerine dost edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi o kafirlere bir konukluk hazırladık.
  103. De ki: “Size amelleri en çok hüsrana gidenleri haber vereyim mi?
  104. Kendilerinin gerçekten güzel sanat yaptıklarını sandıklan halde dünya hayatında çabaları boşa gitmiş olanları.
  105. Bunlar, işte o kimselerdir ki, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkar etmişlerdir de hayır adına yaptıkları bütün işleri boşa gitmiştir. Artık kıyamet günü Biz onlara hiçbir tartı tutturmayız
  106. İşte böyle, onların cezası cehennemdir. Çünkü küfretmişler, benim ayetlerimi ve peygamberlerimi alaya almışlardır.
  107. İman edip güzel güzel işler yapan kimselere gelince,onlar için Firdevs cennetleri bir konukluk olmuştur.
  108. İçlerinde sonsuza dek kalırlar, onlardan çıkmak istemezler.
  109. De ki: “Eğer Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsaydı, kesinlikle Rabbimin sözleri tükenmeden deniz tükenirdi, bir misli de yardımcı getirsek bile.
  110. De ki: “Ben ancak sizin gibi bir insanım, bana ancak ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor, onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, güzel bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiçbir şirk karıştırmasın!”

A’dan Ze’ye sureler

Bu sayfa Kuran-ı Kerim hakkında bilgi bulunduran paylaşım sitesidir. Bu surelerin ayetlerininin Türkçe meallerini okuyarak, anlamlarını daha çabuk öğrenebilirsiniz. Ayrıca sure ve ayetleri ile ilgili çeşitli bilgilere de bu sayfadan erişebilirsiniz.

Leave a Comment

Contact Us

We're not around right now. But you can send us an email and we'll get back to you, asap.

Not readable? Change text.

Start typing and press Enter to search