Neml Suresi
Neml Suresi Mekke döneminde inmiştir. 93 âyettir. Neml Suresi, adını 18. âyette yer alan “en- Neml” kelimesinden almaktadır. Neml, karınca demektir. Neml Suresi’ nde başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe’ melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte. Neml Suresi’ nde ayrıca mü’minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilmek ve kıyamet dile getirilmektedir.
Neml Suresi Arapça Okunuşu (Türkçe Harflerle):
- Ta sın tilke ayatül kur’ani ve kitabim mübın
- Hüdev ve büşra lil mü’minın
- Ellezıne yükıymunes salate ve yü’tunez zekate ve hüm bil ahırati hüm yukınun
- İnnellezıne la yü’minune bil ahırati zeyyenna lehüm a’malehüm fe hüm ya’mehun
- Ulaikellezıne lehüm suül azabi ve hüm fil ahırati hümül ahserun
- Ve inneke le tülekkal kur’ane mil ledün hakımin alım
- İz kale musa li ehlihı innı anestü nara seatiküm minha bi haberin ev atıküm bi şihabin kabeşil lealleküm tastalun
- Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemın
- Ya musa innehu enellahül azızül hakım
- Ve elkı asak felemma raaha tehtezzü ke enneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun
- İlla men zaleme sümme beddele husnem ba’de suin fe innı ğafurur rahıym
- Ve edhıl yedeke fı ceybike tahruc beydae min ğayri suin fı tis’ı ayatin ila fir’avne ve kavmih innehüm kanu kavmen fasikıyn
- Felemma caethüm ayatüna mübsıraten kalu haza sıhrum mübın
- Ve cehadu biha vesteykanetha enfüsühüm zulmev ve ulüvva fenzur keyfe kane akıbetül müfsidın
- Ve le kad ateyna davede ve süleymane ılma ve kalel hamdü lillahillezı faddalena ala kesırim min ıbadihil mü’minın
- Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey’ inne haza le hüvel fadlül mübın
- Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun
- Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş’urun
- Fe tebesseme dahıkem min kavliha ve kale rabbi evzı’nı en eşküra nı’metekelletı en’amte aleyye ve ala valideyye ve en a’mele salihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes salihıyn
- Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibın
- Le üazzibennehu azaben şedıden ev le ezbehannehu ev le ye’tiyennı bi sultanim mübın
- Fe mekese ğayra beıydin fe kale ehattü bi ma lem tühıt bihı ve ci’tüke min sebeim bi nebiy yekıyn
- İnnı vecedtümraeten temlikühüm ve utiyet min külli şey’iv ve leha arşün azıym
- Vecedtüha ve kavmeha yescüdune liş şemsi min dunillahi ve zeyyene lehümüş şeytanü a’malehüm fe saddehüm anis sebıli fehüm la yehtedun
- Ella yescüdu lillahillezı yuhricül hab’e fis semavati vel erdı ve ya’lemü ma tuhfune ve ma tu’linun
- Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil azıym
- Kale senenzuru e sadakte em künte minel kazibın
- İzheb bi kitabı haza fe elkıh ileyhim sümme tevelle anhüm fenzur maza yarciun
- Kalet ya eyyühel meleü innı ülkıye ileyye kitabün kerım
- İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahıym
- Ella ta’lu aleyye ve’tunı müslimın
- Kalet ya eyyühel meleü eftunı fı emrı ma küntü katıaten emrah hatta teşhedun
- Kalu nahnü ülu kuvvetiv ve ülu be’sin şedıdiv vel emru ileyki fenzurı maza te’mürın
- Kalet innel müluke iza dehalu karyeten efseduha ve cealu eızzete ehliha ezilleh ve kezalike yefalun
- Ve innı mürsiletün ileyhim bi hedeyyetin fe nazıratüm bime yarciul mürselun(25. Ayet secde ayetidir.)
- Felemma cae süleymane kale etümidduneni bi malin fema ataniyellahü hayrum mimma ataküm bel entüm bi hediyyetiküm tefrahun
- İrcı’ileyhim fe lene’tiyennehüm bi cünudil la kıbele lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilletev ve hüm sağırun
- Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye’tını bi arşiha kable ey ye’tunı müslimın
- Kale ıfrıtüm minel cinni ene atıke bihı kable en tekume mim mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın
- Kalellezı ındehu ılmüm minel kitabi ene atıke bihı kable ey yertedde ileyke tarfük felmma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbı li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbı ğaniyyün kerım
- Kale nekkiru leha arşeha nenzur e tehtedı em tekunü minellezıne la yehtedun
- Felemma caet kıyle e hakeza arşük kalet keennehu hu ve utınel ılme min kabliha ve künna müslimın
- Ve saddeha ma kanet ta’büdü min dunillah inneha kanet min kavmin kafirın
- Kıyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarır kalet rabbi innı zalemtü nefsı ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemın
- Ve le kad erselna ila semude ehahüm salihan enı’büdüllahe fe izahüm ferıkani yahtesımun
- Kale ya kavmi lime testa’cilune bis seyyieti kablel haseneh lev la testağfirunellahe lealleküm türhamun
- Kalüt tayyerna bike ve bi mem meak kale tairuküm ındellahi bel entüm kavmün tüftenun
- Ve kane fil medıneti tis’atü rahtıy yüfsidune fil erdı ve la yuslihun
- Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihı ma şehidna mehlike ehlihı ve inna le sadikın
- Ve mekeru mekrav ve mekerna mekrav ve hüm la yeş’urun
- Fenzur keyfe kane akıbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecmeıyn
- Fe tilke büyutühüm haviyetem bima zalemu inne fı zalike le ayetel li kavmiy ya’lemun
- Ve enceynellezıne amenu ve kanu yettekun
- Ve lutan iz kale li kavmihı ete’tunel fahışete ve entüm tübsırun
- E inneküm le te’tuner ricale şehvetem min dunin nisa’ bel entüm kavmün techelun
- Fe ma kane cevabe kavmihı illa en kalu ahricu ale lutım min karyetiküm innehüm ünasüy yetetahherun
- Fe enceynahü ve ehlehu illemraetehu kaddernaha minel ğabirın
- Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın
- Kulil hümdü lillahi ve selamün ala ıbadihillezınastafa allahü hayrun emma yüşrikun
- Emmen halekas semavati vel erda ve enzele leküm mines semai maa fe embetna bihı hadaika zate behceh ma kane leküm en tümbitu şeceraha e ilahüm meallah bel hüm kavmüy ya’dilun
- Emmen ceallel erda kararav ve cealle hılaleha enharav ve ceale leha ravasiye ve ceale beynel bahrayni haciza e ilahüm meallah bel ekseruhüm la ya’lemun
- Emmey yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec’alüküm hulefael ard e ilahüm meallah kalılem ma tezekkerun
- Emmey yehdıküm fı zulümatil berri vel bahri ve mey yursilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih e ilahüm meallah tealellahü amma yüşrikun
- Emmey yebdeül halka sümme yüıydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn
- Kul la ya’lemü men fis semavati vel erdıl ğaybe illellah ve ma yeş’urune eyyane yüb’asun
- Belid darake ılmühüm fil ahırati bel hüm fı şekkim minha bel hüm minha amıun
- Ve kalellezıne keferu e iza künna türabev ve abaüna einna le muhracun
- Le kad vüıdna haza nahnü ve abaüna min kablü in haza illa esatıyrul evvelın
- Kul sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mücrimın
- Ve la tahzen aleyhim ve la tekün fı daykım mimma yemkürun
- Ve yekulune meta hazel va’dü in küntüm sadikıyn
- Kul asa ey yekune radife leküm ba’dullezı testa’cilun
- Ve inne rabbeke le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun
- Ve inne rabbeke le ya’lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu’linun
- Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdı illa fı kitabim mübın
- İnne hazel kur’ane yekussu ala benı israıle ekserallezı hüm fıhi yahtelifun
- Ve innehu lehüdev ve rahmetül lil mü’minın
- İnne rabbeke yakdıy beynehüm bi hukmih ve hüvel azızül alım
- Fe tevekkel alellah inneke alel hakkıl mübın
- İnneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirın
- Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü’minü bi ayatina fe hüm müslimun
- Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdı tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukınun
- Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun
- Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen emma za küntüm ta’melun
- Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentıkun
- E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü’minun
- Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah ve küllün etevhü dahırın
- Ve teral cibale tahsebüha camidetev ve hiye temürru merras sehab sun’allahillezı etkane külle şey’ innehu habırum bima tefalun
- Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve hüm min fezeıy yevmeizin aminın
- Ve men cae bis seyyieti fe kübbet vücuhühüm fin nar hel tüczevne ila ma küntüm ta’melun
- İnnema ümirtü en a’büde rabbe hazihil beldetillezı harrameha ve lehu küllü şey’iv ve ümirtü en ekune minel müslimın
- Ve en etlüvel kur’an fe menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe kul innema ene minel münzirın
- Ve kulil hamdü lillahi seyürıküm ayatihı fe ta’rifuneha ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta’melun
Neml Suresi Türkçe Anlamı (Meali) :
- Ta, Sin. Bunlar sana Kuran’ın ve apaçık bir kitabın ayetleridir,
- birer hidayet ve müjde olmak üzare o mü’minlere
- ki namazı dürüst kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de kesin olarak inanırlar.
- Ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.
- Onlar, o kimselerdir ki kendilerine azabın kötüsü vardır, ahirette en çok ziyana uğrayanlar da onlardır.
- Ve gerçekten sen bu Kur’an’a bilgisinin nihayeti olmayan bir hikmet sahibi tarafından erdiriliyorsun.
- Hani bir vakit Musa ailesine: “Gerçekten bir ateş(in varlığını) hissettim. Ya ondan size bir haber getireceğim, yahut bir yalın şule alıp geleceğim, gerek ki, bir ocak yakar ısınırsınız.
- Ona vardığında şöyle seslenildi: “Haberin olsun, bu ateşteki kimse ve bunun çevresindekiler mübarek kılınmıştır; münezzehtir o alemlerin Rabbi Allah
- Ey Musa! gerçek şu, Benim o daima üstün ve hikmet sahibi olan Allah!
- Ve bırak asanı! ” Derken onu çevik bir yılan gibi çalkanıp kıvranır görünce, dönüp kaçtı ve arkasına bakmadı. “Ey Musa, korkma; çünkü peygamberler benim huzurumda korkmaz.”
- Ve bırak asanı! ” Derken onu çevik bir yılanAncak kim haksızlık yapar, sonra da yaptığı kötülüğü iyiliğe çevirirse Ben onu da bağışlayıcıyım, merhamet edenim. gibi çalkanıp kıvranır görünce, dönüp kaçtı ve arkasına bakmadı. “Ey Musa, korkma; çünkü peygamberler benim huzurumda korkmaz.”
- Bir de elini koynuna sok; bembeyaz, kusursuz çıksın, Firavun ve kavmine dokuz mucizeden biri olarak. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum oldular.
- Bu şekilde ayetlerimiz, hakikatı gözlerine sokarak onlara vardığı vakit: “Bu apaçık bir büyüdür!” dediler.
- Ve vicdanları bunlar (ın doğruluğun) a kesin bir kanaat getirdiği halde sırf zulüm ve kendilerini büyük görme yüzünden onları inkar ettiler; fakat, bak o bozguncuların akibeti nasıl oldu!
- Andolsun ki, Davut’a ve Süleyman’a bir ilim verdik. İkisi de: “Bizi mü’min kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun.” dediler.
- Ve Süleyman Davud’un yerine geçip dedi ki: “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize herşeyden verildi. Şüphesiz ki bu apaçık bir lütufdur.”
- Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları Süleyman’ın huzurunda toplandı. Bunların hepsi (Onun tarafından) sevk ve idare olunuyorlardı.
- Hatta karınca deresi üzerine vardıklarında bir karınca şöyle dedi: “Ey karıncalar! Haydi, yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farketmeyerek sizi kırıp geçirmesin.”
- O da, onun bu sözünden dolayı gülercesine tebessüm etti ve: “Ey Rabbim, beni nefsime hakim kıl ki, bana ve anama-babama verdiğin nimetlere şükredeyim ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım ve beni rahmetinle iyi kulların arasına sok!”dedi.
- Bir de kuşları denetledi ve: “Bana ne oluyor, Hüdhüd’ü göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?
- Onu mutlaka ağır bir cezaya çarptırıldım veya boynunu keserim, ya da bana muhakkak mazeretim gösteren açık, kesin bir gerekçe getirir.” dedi.
- Derken bekledi, çok geçmeden (Hüdhüd) geldi ve: “Ben senin etraflıca bilmediğin bir şeyi öğrendim ve sana Sebe’den sağlam bir haber getirdim.” dedi.
- Çünkü ben, orada onlara hükümdarlık eden, kendisine herşey verilmiş, yüce bir tahtı olan bir kadın buldum.
- Onu ve halkını, Allah’a değil, güneşe secde ediyorlar gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını yaldızlamış ve bu şekilde kendilerini yoldan saptırmış da doğru gidemiyorlar.
- Göklerde ve yerde gizli olan herşeyi ortaya aran ve sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleribilen Allah’a secde etmesinler diye.
- Allah O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. 0, yüce Arşın sahibidir.
- (Süleyman) dedi ki: “Doğru mu söyledin, yoksa” yalancılardan mısın, bakacağız.
- Şu mektubumu götür onlara bırak; sonra geri çekil de, ne sonuca varacaklarına bak!
- Kadın dedi ki: “Ey ileri gelenler bana çok önemli ve saygıdeğer bir mektup bırakıldı.
- Süleyman’dan; o Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla (başlamakta)dır.
- Şöyle ki: ” Bana karşı baş kaldırmayın ve müslümanlar olarak gelin bana!”
- (Melike): “Ey ileri gelenler! Bu işimde bana bir fikir verin; sizin haberiniz olmadan ben hiçbir işi kestirip atmış değilim.” dedi.
- Dediler: “Biz güçlüyüz ve yiğit savaşçılarız; ama karar sana aittir. Ne emredeceğini düşün.”
- -(Melike) dedi ki: “Doğrusu, hükümdarlar bir memlekete girdiler mi orayı perişan ederler ve halkının şerefli kişilerini zillete uğratırlar; evet böyle yaparlar.
- Ben onlara hediye ile bir heyet göndereceğim de bakacağım elçiler ne ile dönecekler?”
- Bunun üzerine gönderilen (elçi) Süleyman’a vardığı vakit (SüIeyman): “Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Bakın Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Hayır siz hediyenize güveniyorsunuz.
- “(Ey elçi) Onlara var (söyle); iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları, muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!”
- (Süleyman kendi adamlarına dönerek): “Ey Heyet kendileri teslimiyyet gösterip bana gelmeden önce, o kadının tahtını bana kim getirir?” dedi.
- Cinlerden bir ifrit: “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm, hem de güvenim var.” dedi.
- Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat ise: “Ben onu sana gözünü kırpmadan önce getiririm.” dedi. Derken onu yanında duruyor görünce: “Bu, Rabbimin bir lutfudur; beni imtihan için ki, şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim. Kim şükrederse ancak kendisi için şükreder, her kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki, Rabbim herşeyden müstağnidir, büyük ihsan sahibidir” dedi.
- Süleyman dedi ki: “Tahtını tanınmaz duruma şokun, bakalım tanıyacak mı, tanımazlardan mı olacakı?”
- Bunun üzerine (Melike) gelince: “Böyle mi senin tahtın?” denildi. (O da): “Sanki o! Zaten bize daha önce bilgi verildi ve biz müslüman olduk! dedi.
- Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler, on (un müslüman olmasın) a engel olmuştu; çünkü inkara bir kavimden idi.
- Ona: “Köşke gir!” denildi. Derken (Melike) onu görünce derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman: “O parlak bir köşk, sırçadan!” dedi. Kadın: “Ey Rabbim, gerçekten ben önce nefsime zulmetmişim, şimdi Süleyman’ın maiyyetinde, alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.”dedi.
- Andolsun ki, Allah’a ibadet edin diye Semud’a da kardeşleri Salih’i göndermiştik; hemen birbirleriyle çekişen iki fırka oldular.
- Salih dedi ki: “Ey benim kavmim, iyilikten önce niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Ne olur Allah’a istiğfar etseniz, belki rahmetine ulaşırsınız.”
- Onlar: “Biz, senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık.” dediler. O da: “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah tarafından biliniyor. Doğrusu siz imtihana çekilen bir kavimsiniz.” dedi.
- Şehirde dokuz çete vardı ki, bunlar o yerde bozgunculuk yapıyor, iyilik yapmaya yanaşmıyorlardı.
- Allah’a and içerek, birbirlerine şöyle dediler: “Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine yemin edelim: Biz onun öldürülmesi sırasında orada değildik;gerçekten sözümüz sözdür, doğru söylüyoruz, diyelim.”
- (Onlar) böyle bir tuzak kurdular, Biz de onlar farkına varmadan, tuzak kurmuştuk.
- Şimdi bir bak! Tuzaklarının akibeti nasıl oldu? Kendilerini ve kavimlerini toptan helak ediverdik.
- İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş bomboş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir toplum için ibret alacak bir ders vardır.
- Oysa iman edip sakınanları kurtardık.
- Lut’a da peygamberlik verdik. O vakit kavmine şöyle demişti:”Siz, gözünüz göre göre o rezaleti yapacaksınız ha!?
- Sahi siz, kadınları bırakıp şehvet için ille de erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir topluluksunuz.”
- Buna kavminin cevabı sadece: “Çıkarın şu Lut ailesini memleketinizden; çünkü onlar, çok temizlik taslayan kimselerdir.” demeleri olmuştu.
- Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık; ancak kansının geride kalanlar arasında obnasını takdir etmiştik.
- Onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki… Ne kötüdür o uyarılmış olanların yağmuru!
- De ki: “Hamdolsun Allah’a ve selam olsun O’nun seçtiği kullarına!’ Allah mı daha hayırlı, yoksa onların ortak koştukları mı?
- Yoksa gökleri ve yeri yaratıp sizin için gökten bir su indiren mi? Biz, o su ile gözleri ve gönülleri açan bahçeler bitirmekteyiz. Siz onların bir ağacını bile bitiremezdiniz. Allah’ la birlikle bir tanrı mı var? Hayır, onlar, sapıklığa giden bir topluluktur.
- Yoksa yeryüzünü bir karargah kılıp onun içinde ırmaklar akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah’la birlikte bir tanrı mı var? Hayır, onların çoğu ilim ehli değildir.
- Yoksa, darda kalan kendisine dua ettiği zaman, onun duasını kabul edip kötü durumdan kurtaran ve sizleri yeryüzünün yönetcileri kılan mı? Allah’la birlikte bir tanrı mı var? Siz. pek az düşünüyorsunuz!
- Yoksa size kara ve denizin karanlıklarında yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgardan müjdeci gönderen mi? Allah’la birlikte bir tanrı mı var? Allah, yüksek, çok yüksektir onların ortak koştuklarından!
- Yoksa halkı önce yaratıp sonra yaratmayı tekrarlaycak olan ve size gökten ve yerden rızık veren mi? Allah’la birlikte bir tanrı mı var? De ki: “Hayır getirin delilinizi eğer doğru söylüyorsanız!
- De ki: “Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez. Onlar, ne zaman yeniden diriltileceklerini bilmezler.
- Hayır, ahiret hakkında kendilerine ardarda bilgi verilmektedir; fakat onlar bu hususta bir şüphe içindedirler, daha doğrusu onlar ondan kördürler.
- Ve o küfredenler dediler ki:”Biz ve atalarımız toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mutlaka yeniden diriltilecek miyiz?
- Yemin ederiz ki, bu tehdit bize de bundan önce atalarımıza da yapıldı. Bu, eskilerin masallarından başka birşey değildir.”
- De ki: “Hele yeryüzünde bir dolaşın da bakın suçluların sonu ne olmuş?
- Onlara karşı üzülme ve yaptıkları hileler yüzünden bir darlığa düşme!
- Bir de: “Bu vaad ne zaman, eğer doğru söylüyorsanız?” diye soruyorlar.
- De ki: “Belki de çabuk gelmesini istediğiniz o azabın bir kısmı ensenize binmiş bulunuyor.”
- Muhakkak Rabbin, insanlara karşı mutlak bir nimet sahibidir; fakat onların çoğu şükretmezler.
- Oysaki, Rabbin onların sineleri ne gizliyor ve ne açıklıyorlarsa hepsini mutlaka biliyor.
- Gökte ve yerde açık bir kitapta bulunmayan hiçbir gizli şey yoktur.
- Haberiniz olsun ki, bu Kur’an İsrail oğullarına, ihtilaf edip durdukları şeylerin pek çoğunu anlatır.
- Gerçekten o doğruyu gösteren kesin bir hidayet ve müminler için sırf bir rahmettir.
- Elbette Rabbin, hükmüyle aralarında yargısını infaz buyuracaktır ve O, güçlüdür, herşeyi bilendir
- O halde Allah’a güven. Sen, şüphesiz açık bir gerçek üzerindesin.
- Şüphesiz sen, ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
- Sen o körleri sapıklıklarından kurtarıp hidayete erdirecek de değilsin. Sen, ancak ayetlerimize inanacaklara işittirirsin de onlar müslüman olur kurtuluş bulurlar.
- Söylenen söz başlarına geleceği zaman, onlar için yerden bir dabbe çıkarırız, insanların ayetlerimize kesin bir inanmadıklarını kendilerine söyler.
- Ve her milletten ayetlerimizi yalanlayanlardan bir grup yaparak mahşere sevkedeceğimiz gün, artık onlar hep zapt altına alınıp tutuklanırlar.
- Nihayet geldikleri zaman, Allah: “Siz, Benim ayetlerimi, onları ilmen kavramadığınız halde yalanladınız mı? Değilse ne yapıyordunuz?” buyurur.
- Zulmetmeleri yüzünden aleyhlerinde söz gerçekleşir (söylenen başlarına gelir) ve artık nutukları tutulur (konuşamazlar).
- Onlar, içinde istirahat etsinler diye geceyi, göz açmaları için gündüzü yarattığımızı görmediler mi? Kesinlikte bunda iman edecek bir topluluk için birçok ibretler vardır
- Hele Sur üfürüleceği, üfürülüp de Allah’ın dilediği kimselerin dışında bütün göklerdeki kimselerin ve yerdeki kimselerin hepsi ürperdiği ve hepsinin hor ve hakir olarak geldikleri gün ne korkunçtur!
- Bir de o dağları görür, onları sabit sanırsın; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider. Bu, herşeyi sapasağlam yaratmış olan Allah’ın sanatıdır. O, şüphesiz bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
- Her kim iyilikle gelirse, o zaman kendisine ondan daha hayırlısı vardır ve onlar o günkü korkudan güven içinde kalırlar.
- Her kim de kötülükle gelirse, artık yüzleri ateşte sürtülür. Başka değil, sırf yaptığınız amellerin karşılığı ile karşılanacaksınız.
- Ben, yalnızca bu beldenin, onu saygın kılan ve herşey de kendilerinin olan Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Ve yine halis müslümanlardan olmamla emrolundum.
- Bir de Kuran okuyayım diye emrolundum. Her kim doğru yolu kabul ederse, yalnızca kendi yararına kabul etmiş olur. Kim de sapa giderse de ki: “Ben, yalnızca tehlikeyi haber verenlerdenim.”
- ve de ki: “Hamdolsun Allah’a; 0, size ayetlerini gösterecek de onları tanıyacaksınız. Rabbin ne yapacağınızdan gaflette değildir.”
A’dan Ze’ye sureler
Bu sayfa Kuran-ı Kerim hakkında bilgi bulunduran paylaşım sitesidir. Bu surelerin ayetlerininin Türkçe meallerini okuyarak, anlamlarını daha çabuk öğrenebilirsiniz. Ayrıca sure ve ayetleri ile ilgili çeşitli bilgilere de bu sayfadan erişebilirsiniz.