Necm Suresi
Necm Suresi Mekke döneminde inmiştir. 62 âyettir. Necm Suresi, adını ilk âyetin başındaki “en-Necm” kelimesinden almıştır. Necm, yıldız demektir. Necm Suresi’ nde başlıca, Kur’an’ın vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, herkesin yaptığının karşılığını göreceği, Allah’ın kudretinin delilleri konu edilmektedir.
Necm Suresi Arapça Okunuşu (Türkçe Harflerle):
- Ven necmi iza heva
- Ma dalle sahıbukum ve ma ğava
- Ve ma yentıku anil heva
- İn huve illa vahyuy yuha
- Allemehu şedidul kuva
- Zu mirrah festeva
- Ve huve bil ufukıl a’la
- Summe dena fe tedella
- Fe kane kabe kavseyni ev edna
- Fe evha ila abdihi ma evha
- Ma kezebel fuadu ma raa
- Efe tumarunehu ala ma yera
- Ve le kad raahu nezleten uhra
- Inde sidratil munteha
- Indeha cennetul me’va
- İz yağşes sidrate ma yağşa
- Ma zağal besaru ve ma tağa
- Le kad raa min ayati rabbihil kubra
- E fe raeytumul late vel uzza
- Ve menates salisetel uhra
- E lekumuz zekeru ve lehul unsa
- Tilke izen kısmetun dıyza
- İn hiye illa esmaun semmeytumuh entum ve abaukum ma enzelellahu biha min sultan iy yettebiune illaz zane ve ma tehvel enfus ve le kad caehum mir rabbihimul huda
- Em lil insani ma temenna
- Fe lillahil ahıratu ve ula
- Ve kem mim melekin fis semavati la tuğni şefaatuhum şey’en illa mim ba’di ey ye’zenellahu li mey yeşau ve yerda
- İnnellezine la yu’minune bil ahırati le yusemmunel melaiket tesmiyetel unsa
- Ve ma lehum bihi mim ılm iy yettebiune illez zann ve innez zanne la yuğni minel hakkı şey’a
- Fe a’rıd am men tevella an zikrina ve lem yurid illel hayated dunya
- Zalike mebleğuhum minel ılm inne rabbeke huve a’lemu bi men alle an sebilihi ve huve a’lemu bi menihteda
- Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil erdı li yecziyellezine esau bima amilu ve yecziyellezine ahsenu bil husna
- Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahışe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah huve a’lemu bi kum iz enşeekum minel erdı ve iz entum ecinnetun fi butuni ummehatikum fe la tuzekku enfusekum huve a’lemu bi menitteka
- E fe raeytellezi tevella
- Ve a’ta kalilev ve ekda
- Eındehu ılmul ğaybi fe huve yera
- Em lem yunebbe’ bima fi suhufi musa
- Ve ibrahimellezi veffa
- Ella teziru vaziratuv vizra uhra
- Ve el leyse lil insani illa ma sea
- Ve enne sa’yehu sevfe yura
- Summe yuczahul cezael evfa
- Ve enne ila rabbikel munteha
- Ve ennehu huve adhake ve ebka
- Ve ennehu huve emate ve ahya
- Ve ennehu halekaz zevceyniz zekara vel unsa
- Min nutfetin iza tumna
- Ve enne aleyhin neş’etel uhra
- Ve ennehu huve ağna ve akna
- Ve ennehu huve rabbuş şı’ra
- Ve ennehu ehleke adenil ula
- Ve semude fema ebka
- Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu hum azleme ve atğa
- Vel mu’tefikete ehva
- Fe ğaşşaha ma ğaşşa
- Fe bi eyyi alai rabbike tetemara
- Haza nezirum minen nuzuril ula
- Ezifetil azifeh
- Leyse leha min dunillahi kaşifeh
- E fe min hazel hadisi ta’cebun
- Ve tadhakune ve la tebkun
- Ve entum samidun
Ve entum samidun - Fescudu lillahi va’budu
Necm Suresi Türkçe Anlamı (Meali):
- İnmekte olan necme (yıldıza, Kur’an’ın inen miktarına) yemin ederim ki,
- arkadaşınız şaşırmadı, azıtmadı da!
- Hevadan (arzusuna göre) söylemiyor.
- O (Kur’an) sadece vahyolunan bir vahiydir.
- Ona, kuvvetleri çok güçlü olan öğretti.
- Bir kuvvet sahibi; hemen duruklandı (doğruldu).
- O en yüksek ufukta idi.
- Sonra yaklaştı ve sarktı.
- Aradaki mesafe iki yay boyu oldu, hatta daha yakın;
- kuluna verdiği vahyi verdi.
- Gözün gördüğüne kalp yalan demedi.
- Gördüğü hakkında şimdi siz, onunla tartışıyor musunuz?
- Andolsun ki, o onu bir kez daha inişinde gördü;
- ki, Cennetu’l-Me’va onun yanındadır.
- ki,Cennetu’l-Me’va onun yanındadır.
- O zaman ki, o Sidre’yi bürüyen bürüyordu.
- Göz ne şaştı, ne (de sınırı) aştı.
- Andolsun ki, Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü.
- Siz de gördünüz değil mi Lat ve Uzza’yı?
- Üçüncü olarak da öteki Menat’ı?
- Size erkek, O’na dişi öylemi?
- Öyle ise bu çok hayıflı (haksız) bir taksim!
- Onlar hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın taktığı kuru isimlerdir. Allah onlara öyle bir saltanat indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefislerinin sevdasına uyuyorlar. Oysa Rablerinden kendilerine doğru yolu gösteren geldi.
- Yoksa insana her kurduğu hülya mı var?
- Ama ahiret ve dünya Allah’ındır.
- Göklerde nice melekler vardır ki, Allah’ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce şefaatleri hiçbir işe yaramaz.
- Evet ahirete inanmayanlar meleklere dişi adı takıp duruyorlar.
- Aslında onların buna dair bilgileri yoktu, sadece zanna uyuyorlar. Oysa zan gerçekten yana hiçbir şey ifade etmez.
- O halde sen de Bizi anmaktan yüz çevirip de dünya hayatından ötesini istemeyen kimselere bakma!
- İşte budur onların ilimde erişebildikleri son sınır!. Şüphesiz Rabbin, O en iyi bilendir yolundan sapanı, hem de O en iyi bitendir hidayet yolunu tutanı.
- Bütün göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır! Sonunda kötülük yapanları yaptıkları ile cezalandıracak; güzellik yapanları da daha güzeliyle mükafatlandıracak!
- Onlar ki günahın büyüklerinden (vebalden) ve çirkef davranışlardan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusurlar hariç; şüphesiz ki, Rabbin geniş mağfiretlidir. O sizin her halinizi en iyi bilendir, sizi topraktan meydana getirdiğinde ve sizler analarınızın karınlarında cenin halinde iken. Şimdi nefislerinizi temize çıkarmaya kalkışmayın! O’dur en iyi bilen günahtan korkup sakınanı!
- Şimdi gördün ya, o haktan yüz çevireni?
- Biraz verip de dayatıvereni?
- Gaybın bilgisi yanında da görüyor mu?
- Yoksa haber mi verilmedi Musa’nın sahifelerinde yazılı olanlar?
- Ve çok vefakar olan İbrahim’inkindeki?
- Ki, doğrusu hiçbir günahkar başkasının günahını çekecek değildir.
- Doğrusu insanın çalıştığından başkası kendinin değildir.
- Ve elbette çalışması yarın görülecek,
- Sonra ona en değerli mükafat verilecek.
- Ve elbette sonunda Rabbine gidilecektir.
- Doğrusu güldüren, ağtatan O’dur.
- Doğrusu öldüren, dirilten O’dur.
- Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O’dur.
- (Rahime) ekildiği zaman bir nutfeden.
- Şüphesiz sonraki yaratmada O’na aittir.
- Doğrusu zengin eden, sermaye veren de O’dur.
- Şüphesiz şi’ra (yıldızı) nın Rabbi O’dur.
- Nitekim O helak etti önce gelen Ad’ı.
- Ve Semud’u da hiç bırakmadı!.
- Daha önce de Nuh kavmini (helak etmişti); çünkü onlar çok zalim ve çok azgındılar.
- Mü’tefikey’i de haviyeye attı (altını üstüne getirdi).
- Sardırttı da onlara o ı sardırdığını.
- Şimdi Rabbinin hangi nimetlerine kuşku duyarsın!
- İşte bu, ilk uyarmalardan bir uyarmadır.
- Yaklaşan yaklaştı.
- Ona Allah’tan başka açıcı yoktur.
- Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?
- Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
- Siz mi kafa tutuyorsunuz ey gafiller?
- Haydi secdeye kapanın ve kulluk edin!
A’dan Ze’ye sureler
A-B-C
D-E-F
G-H-I
K-L-M
N-R-S
Ş-T-V
Bu sayfa Kuran-ı Kerim hakkında bilgi bulunduran paylaşım sitesidir. Bu surelerin ayetlerininin Türkçe meallerini okuyarak, anlamlarını daha çabuk öğrenebilirsiniz. Ayrıca sure ve ayetleri ile ilgili çeşitli bilgilere de bu sayfadan erişebilirsiniz.